Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
TAYİP : Turkish Turkish

ayıplama, kınamı

TAYLAK : Turkish Turkish

at ya da deve yavrusu

TAYLORCULUK : Turkish Turkish

ış verimini artıracak yolda işçiliği düzenlemek için, taylor tarafından ileri sürülen yöntem

TAYYAR : Turkish Turkish

uçucu

TAYYARE : Turkish Turkish

uçak

TAYYARECİ : Turkish Turkish

pilot

TAYYETMEK : Turkish Turkish

çıkarmak

TAYYETMEK : Turkish Turkish

aradan çıkarmak, yok etmek

TAYYÖR : Turkish Turkish

ceket ve eteklikten oluşan kadın giysisi

TAZALLÜM : Turkish Turkish

sızlanma, yanıp yıkılma, ağlaşma, yakınma

TAZALLÜM ETMEK : Turkish Turkish

sızlanmak, yakınmak, yanıp yakılmak

TAZAMMUN : Turkish Turkish

kapsama, içine alma, içerme

TAZAMMUN : Turkish Turkish

ıçlem

TAZAMMUN ETMEK : Turkish Turkish

içermek

TAZARRU, -U : Turkish Turkish

yakarma

TAZARRUDA BULUNMAK : Turkish Turkish

tanrı'ya yakarmak

TAZE : Turkish Turkish

ozulmamış, bayatlamamış olan; solmuş, pörsümüş olmayan

TAZE : Turkish Turkish

dinç, yıpranmamış, yorulmamış

TAZE : Turkish Turkish

yeni, son, zamanı geçmemiş

TAZE : Turkish Turkish

kuru olmayan, körpe

TAZE : Turkish Turkish

genç kadın

TAZE PARA : Turkish Turkish

iş gücünü güçlendirmek amacıylı birçok ve farklı kaynaklardan sağlanan para

TAZELEME : Turkish Turkish

tazelemek eylemi

TAZELEMEK : Turkish Turkish

yenisiyle ya da tazesiyle değiştirmek

TAZELEMEK : Turkish Turkish

kimi yiyecekleri, bayatlamışken kaynatıp taze duruma getirmek