Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
TIKANIŞ : Turkish Turkish

tıkanmak eylemi ya da biçimi

TIKANMA : Turkish Turkish

tıkanmak eylemi

TIKANMAK : Turkish Turkish

tıkamak eylemine konu olmak

TIKANMAK : Turkish Turkish

ıştahı kalmayıp yemek yiyememek

TIKANMAK : Turkish Turkish

soluk alamamak, soluğu kesilmek

TIKATMA : Turkish Turkish

tıkatmak eylemi

TIKATMAK : Turkish Turkish

tıkamak eylemini yaptırmak

TİKE : Turkish Turkish

(et, ekmek. peynir vb. için) parça, lokma, dilim

TİKE : Turkish Turkish

az, azıcık

TİKEL : Turkish Turkish

ir tümün bir parçası ile ilgili, °cüzi, °kısmi

TİKEL : Turkish Turkish

ir türün bütün bireylerine değil de bir ya da birkaç bireyine ilişkin olan

TİKEL ÖNERME : Turkish Turkish

konunun kapsamına giren bütün bireyler için değil de kimileri için belli bir şey bildiren önerme, "tümel önerme" karşıtı

TIKILMA : Turkish Turkish

tıkılmak eylemi

TIKILMAK : Turkish Turkish

tıkmak eylemi yapılmak

TIKILMAK : Turkish Turkish

dar, sıkıntılı bir yerde bulunmak, sıkışmak

TIKILMAK : Turkish Turkish

tutukevine konmak

TIKIM : Turkish Turkish

ağzın alabileceği büyüklükte lokma

TIKINIŞ : Turkish Turkish

tıkınmak eylemi ya da biçimi

TIKINMA : Turkish Turkish

tıkınmak eylemi

TIKINMAK : Turkish Turkish

eline geçen yiyeceği oburca yemek

TIKINMAK : Turkish Turkish

yemek yemek

TIKIR : Turkish Turkish

tıkırdayan, birbirine vuran, çarpan şeylerin çıkardığı ses

TIKIR : Turkish Turkish

para

TIKIR TIKIR : Turkish Turkish

düzenli bir biçimde, hiç ara vermeden, aksamadan

TIKIRDAMA : Turkish Turkish

tıkırdamak eylemi