Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
UZLAŞTIRILMA : Turkish Turkish

uzlaştırılmak eylemi

UZLAŞTIRILMAK : Turkish Turkish

uzlaştırmak eylemi yapılmak

UZLAŞTIRMA : Turkish Turkish

uzlaştırmak eylemi

UZLAŞTIRMA KURULU : Turkish Turkish

toplusözleşme görüşmelerinde yanların uyuşmazlığa gitmeleri durumunda, uzlaşma sağlamak amacı ile grev ve lokavt yasasına göre oluşturulan, kararlarının yaptırım gücü olmayan kurul

UZLAŞTIRMACILIK : Turkish Turkish

uzlaştırma yanlısı olma durumu

UZLAŞTIRMAK : Turkish Turkish

uzlaşmalarını sağlamak

UZLET, -Tİ : Turkish Turkish

toplum yaşayışından kaçıp tek başına yaşama

UZLUK : Turkish Turkish

ustalık, işinin eri olma durumu, °hazakat. °ehliyet

ÜZLÜK : Turkish Turkish

topraktan yapılmış, kulpsuz, küçük çömlek

UZMAN : Turkish Turkish

elli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan kimse, °mütehassıs, °kompetan

UZMANLAŞMA : Turkish Turkish

uzman durumuna gelme

UZMANLAŞMAK : Turkish Turkish

uzman durumuna gelmek, uzman olmak

UZMANLIK : Turkish Turkish

uzman olma durumu, uzmanın görevi, °mütehassıslık, °ihtisas

ÜZME : Turkish Turkish

üzmek eylemi

ÜZMEK, -ER : Turkish Turkish

üzüntü vermek

ÜZMEK, -ER : Turkish Turkish

ir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak

ÜZÜCÜ : Turkish Turkish

üzüntü veren

ÜZÜK : Turkish Turkish

eskimeye yüz tutmuş, yıpranmış, incelmiş (kumaş)

ÜZÜLME : Turkish Turkish

üzüntü duyma, °teessür

ÜZÜLMEK : Turkish Turkish

üzmek2 eylemine konu olmak

ÜZÜLMEK : Turkish Turkish

üzüntü duymak, kaygılanmak, meraklanmak

ÜZÜLMEK : Turkish Turkish

ıncelmek, yıpranmak, eskimek, kopacak duruma gelmek

ÜZÜLMEK : Turkish Turkish

hastalık yinelenmek

ÜZÜM : Turkish Turkish

asmanın, taze ya da kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan meyvesi

ÜZÜM ŞEKERİ : Turkish Turkish

glikoz