Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
VAR OLMAK : Turkish Turkish

sağ olmak, yaşamak

VAR YOK : Turkish Turkish

elli bir ölçüye ya ulaşır ya ulaşmaz; herhangi bir ölçüye, miktara yakın; olduğu bile kuşkulu

VARA YOĞA : Turkish Turkish

her şeye

VARAGELE : Turkish Turkish

ir şeyi, bir yerden bir yere çekerek götürüp getirmeye yarayan halat

VARAGELE BOMBARDIMANI : Turkish Turkish

ıkinci dünya savaşı'nda müttefiklerin çok sık uyguladığı bombardıman yöntemi

VARAGELE HALATI : Turkish Turkish

iki nokta arasına gerilen ve ulaşımı sağlayan ip

VARAK : Turkish Turkish

yaprak

VARAK : Turkish Turkish

yazılı kâğıt

VARAK : Turkish Turkish

altın, gümüş ya da başka madenleri döverek oluşturulan incecik yaprak

VARAKA : Turkish Turkish

kâğıt, yazılı kâğıt

VARAKÇI : Turkish Turkish

varakla3 süs yapan zanaatkâr

VARAKLAMAK : Turkish Turkish

varak3 yapıştırarak süslemek

VARAKLANMAK : Turkish Turkish

varaklamak eylemine konu olmak

VARAKLI : Turkish Turkish

varağı3 olan, varaklanmış

VARAN : Turkish Turkish

ir olayın tek kalmayıp arkadan daha başkalarının gelebileceğini anlatmak için birden başlayarak sıra ile sayıların başına getirilir

VARDA : Turkish Turkish

dikkat et, savul, destur!

VARDA BANDIRA : Turkish Turkish

işaretçi er

VARDAKOSTA : Turkish Turkish

kıyıları koruyan gemilere verilen ad

VARDAKOSTA : Turkish Turkish

ıriyarı ve gösterişli (kadın)

VARDELA : Turkish Turkish

yaklaşık üç santimetre genişliğinde yumuşak kösele şerit

VARDIRMAK : Turkish Turkish

varmasına yol açmak, götürmek: ışi o hale vardırmamalı

VARDİYA : Turkish Turkish

gemilerde beklenen nöbet

VARDİYA : Turkish Turkish

gemide nöbet yeri

VARDİYA : Turkish Turkish

nöbetleşe çalışma, posta

VARDİYACI : Turkish Turkish

vardiya ile çalışan kimse