Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
VOLTMETRE : Turkish Turkish

ir elektrik devresindeki gizilgüç farkını volt cinsinden ölçmeye yarayan aygıt

VOMBAT : Turkish Turkish

keselilerden, avustralya'da yaşayan, ağır gövdeli, kısa bacaklı hayvan (phascolomys ursinus)

VONOZ : Turkish Turkish

kolyos, uskumru, sardalye gibi balıkların ufağı

VOTKA : Turkish Turkish

tahıl tanelerinin damıtılmasıyla elde edilen alkollü içki

VOYNUK : Turkish Turkish

osmanlı devletinde seferde ordunun atlarına, barışta da has ahırlara bajkan bulgar görevlilere verilen ad

VOYVO : Turkish Turkish

alay ederek sataşmak için söylenir

VOYVODA : Turkish Turkish

osmanlıların eflak ve buğdan beylerine verdikleri san

VOYVODALIK : Turkish Turkish

voyvoda egemenliği

VOYVODALIK : Turkish Turkish

voyvodanın egemenliği altındaki ülke

VÜCUT : Turkish Turkish

ınsan ya da hayvan gövdesi, beden

VÜCUT : Turkish Turkish

var olma, varlık

VÜCUT BULMAK : Turkish Turkish

oluşmak

VÜCUT VERMEK : Turkish Turkish

vücuda getirmek

VÜCUTA GELMEK : Turkish Turkish

ortaya çıkmak, oluşmak, meydana gelmek, olmak

VÜCUTA GETİRİLMEK : Turkish Turkish

meydana getirilmek, oluşturulmak

VÜCUTA GETİRMEK : Turkish Turkish

meydana getirmek, var etmek

VÜCUTLU : Turkish Turkish

vücudu iri ve şişman olan

VÜCUTTAN DÜŞMEK : Turkish Turkish

zayıflamak

VÜCUTUNU ORTADAN KALDIRMAK : Turkish Turkish

öldürmek

VÜKELA : Turkish Turkish

(osmanlı ımparatorluğunda) bakanlar, °vekiller

VUKU, -U : Turkish Turkish

olma, meydana gelme

VUKUA GELMEK ( YA DA VUKU BULMAK) : Turkish Turkish

olmak, meydana gelmek

VUKUAT, -TI : Turkish Turkish

olanlar, olan bitenler

VUKUAT, -TI : Turkish Turkish

polisi ilgilendiren olay

VUKUF : Turkish Turkish

anlama, bilme, bilgi