Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
YAĞIZ : Turkish Turkish

yiğit

YAĞIZ DORU : Turkish Turkish

kızıla çalan siyah tüyleri olan (at)

YAĞIZLAŞMA : Turkish Turkish

yağız duruma gelme

YAĞIZLAŞMAK : Turkish Turkish

yağız duruma gelmek

YAĞLAMA : Turkish Turkish

yağlamak eylemi

YAĞLAMA YAĞI : Turkish Turkish

motor ve makine parçalarının yağlanmasında kullanılan madde

YAĞLAMAK : Turkish Turkish

yağ sürmek, yağ damlatmak: makineyi yağladı

YAĞLAMAK : Turkish Turkish

yağ bulaştırarak kirletmek

YAĞLAMAK : Turkish Turkish

övmek

YAĞLAMAK : Turkish Turkish

sürtünen iki yüzey arasına, kaymayı kolaylaştırmak için yağlı bir madde sürmek

YAĞLANMA : Turkish Turkish

yağlanmak eylemi

YAĞLANMAK : Turkish Turkish

yağlamak eylemi yapılmak, yağ sürülmek, yağ konulmak

YAĞLANMAK : Turkish Turkish

yağ oluşmak

YAĞLANMAK : Turkish Turkish

yağdan kirlenmek: üstü başı yağlanmış

YAĞLANMAK : Turkish Turkish

yağ sürünmek

YAĞLANMAK : Turkish Turkish

semirmek, yağ oluşturmak

YAĞLATMA : Turkish Turkish

yağlatmak eylemi

YAĞLATMAK : Turkish Turkish

yağlamak eylemini yaptırmak

YAĞLAYICI : Turkish Turkish

makine, motor vb.'lerini oluşturan parçaları yağlama işinde kullanılan araç

YAĞLAYIP BALLAMAK : Turkish Turkish

çok överek, abartarak anlatmak

YAĞLAYIŞ : Turkish Turkish

yağlamak eylemi ya da biçimi

YAĞLI : Turkish Turkish

üzerinde ya da içinde yağı olan: yağlı et

YAĞLI : Turkish Turkish

yağı çok olan: yağlı tohum

YAĞLI : Turkish Turkish

yağla yapılmış

YAĞLI : Turkish Turkish

esili, semiz