Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULMAK : Turkish Turkish

güç bir durumdan kurtulayım derken daha kötüsüyle karşılaşmak

YAĞMURKUŞAĞI, -NI : Turkish Turkish

gökkuşağı

YAĞMURKUŞU, -NU : Turkish Turkish

yağmurkuşugillerden, bataklık ve su kenarlarında yaşayan, kısa boyunlu, kabarık ve kısa gagalı, ayakları üç parmaklı, küçük bir kuş (charadrius fluvialis)

YAĞMURKUŞUGİLLER : Turkish Turkish

yağmurkuşu, kızkuşu gibi türleri içine alan, ince bacaklı, sivri kanatlı kuşlar familyası

YAĞMURLAMA : Turkish Turkish

yağmur gibi su püskürtme

YAĞMURLAMAK : Turkish Turkish

(hava için) yağmura çevirmek; yağmur yağacak gibi olmak

YAĞMURLAMAK : Turkish Turkish

ir yeri yağmurlama sistemi ile sulamak

YAĞMURLU : Turkish Turkish

yağmuru olan; yağmur yağan, yağmurun yağdığı

YAĞMURLUK : Turkish Turkish

yağmurdan korunmak için giyilen üstlük, °trençkot

YAĞMURÖLÇER : Turkish Turkish

yağışölçer

YAĞMURSUZ : Turkish Turkish

yağmuru olmayan, yağmur yağmayan

YAĞMURSUZLUK : Turkish Turkish

yağmur yağmaması durumu

YAĞÖLÇER : Turkish Turkish

sütteki yağlı madde miktarını belirlemeye yarayan aygıt

YAĞSEVER : Turkish Turkish

susevmez özellikteki organik bir ortamın moleküllerine karşı ilgi gösteren (molekül), °lipofil

YAĞSEVERLİK : Turkish Turkish

yağsever olma durumu, °lipofili

YAĞSIZ : Turkish Turkish

yağı olmayan

YAĞSIZ : Turkish Turkish

yağı az: yağsız süt

YAĞSIZ : Turkish Turkish

ıçine yağ konulmamış, yağ ile yapılmamış: yağsız yemek

YAĞSIZ : Turkish Turkish

ınce, zayıf

YAĞSIZ : Turkish Turkish

yağlı bir sıvı çıkarmayan, kuru

YAĞSIZLIK : Turkish Turkish

yağsız olma durumu

YAĞTAŞI, -NI : Turkish Turkish

araçların kesici ağızlarını bilemede gazyağı, mazot ya da zeytinyağı ile kullanılan doğal taş

YAĞURTÇULUK : Turkish Turkish

yoğurt yapma ya da satma işi

YAĞYAKIT : Turkish Turkish

ham petrolün damıtılması sonunda elde edilen ve yakıt olarak kullanılan ürün, °fuel-oil

YAHEY : Turkish Turkish

sevinç ve coşma anlatır