Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
YEKE : Turkish Turkish

kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına takılan kol

YEKİNİŞ : Turkish Turkish

yekinmek eylemi ya da biçimi

YEKİNME : Turkish Turkish

yekinmek eylemi

YEKİNMEK : Turkish Turkish

davranmak, olduğu yerden fırlamak, ayağa kalkmak

YEKNESAK : Turkish Turkish

tekdüze, °biteviye, °monoton

YEKNESAKLIK : Turkish Turkish

tekdüzelik, değişmezlik, °biteviyelik, °monotonluk

YEKPARE : Turkish Turkish

ir parçadan oluşan, tek parça, bütün

YEKPARE : Turkish Turkish

tek parça olarak, bütün olarak

YEKSAN : Turkish Turkish

düz

YEKSAN : Turkish Turkish

ir, beraber, aynı düzeyde, eşit

YEKTA : Turkish Turkish

tek, eşsiz

YEKTEN : Turkish Turkish

irden, birdenbire

YEKTEN : Turkish Turkish

durup dururken

YEKÛN : Turkish Turkish

toplam

YEKÛN ÇEKMEK : Turkish Turkish

konuşmaya son vermek

YEL : Turkish Turkish

havanın yer değiştirmesinden oluşan esinti, rüzgâr

YEL : Turkish Turkish

omatizma ağrısı, ağrı

YEL : Turkish Turkish

ağırsaklardaki gaz

YEL DEĞİRMENİ : Turkish Turkish

yel gücüyle çalışan değirmen

YEL GİBİ : Turkish Turkish

hızla

YEL ÜFÜRDÜ, SEL GÖTÜRDÜ : Turkish Turkish

ortadan yok oluveren ve yok oluşunun nedeni bilinmeyen mal için söylenir

YEL YEPEREK (YELKEN KÜREK) : Turkish Turkish

çok acele ve telaşla

YELBİRDEME : Turkish Turkish

yelbirdemek eylemi

YELBİRDEMEK : Turkish Turkish

yelle sallanmak

YELDİRME : Turkish Turkish

kadınların çarşaf yerine kullandıkları, başörtüsü ile birlikte giyilen hafif üstlük