Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
YOLCU : Turkish Turkish

yolculuğa çıkmış kimse

YOLCU : Turkish Turkish

yolculuğa çıkmaya hazırlanan kimse

YOLCU : Turkish Turkish

doğması beklenen çocuk

YOLCU : Turkish Turkish

ıyileşmesi umutsuz sayrı

YOLCU ETMEK : Turkish Turkish

yola çıkanı uğurlamak

YOLCU SALONU : Turkish Turkish

liman, istasyon, otogar gibi yerlerde, yolcuların giderken ya da gelirken oturma, dinlenme olanağını buldukları yer

YOLCULUK : Turkish Turkish

ülkeden ülkeye ya da bir ülke içinde, bir yerden bir yere gidiş ya da geliş,gezi, °seyahat

YOLCULUK : Turkish Turkish

u gidiş gelişte geçen süre

YOLCULUK : Turkish Turkish

herhangi bir taşıtla bir yere gidip gelme

YOLCULUK ETMEK : Turkish Turkish

ir yerden başka bir yere gitmek

YOLDAN ÇEVİRMEK : Turkish Turkish

gideni durdurmak, gitmesine engel olmak

YOLDAN ÇIKMAK : Turkish Turkish

elli bir yol izleyen taşıtlar herhangi bir nedenle yolundan ayrılmak, devrilmek, gitmez olmak

YOLDAN ÇIKMAK : Turkish Turkish

doğru yoldan ayrılmak, günaha girmek, kötü yola düşmek

YOLDAN KALMAK : Turkish Turkish

gidilmek istenen yere gidememek

YOLDAŞ : Turkish Turkish

yol arkadaşı

YOLDAŞ : Turkish Turkish

arkadaş, dost

YOLDAŞ : Turkish Turkish

ortak bir görüşü benimseyenlerden her biri

YOLDAŞ : Turkish Turkish

ir çiftyıldızın kütle bakımından küçük olan bileşimi

YOLDAŞÇA : Turkish Turkish

yoldaşa yakışır biçimde, arkadaşça, dostça

YOLDAŞLIK : Turkish Turkish

yol arkadaşlığı

YOLDURMA : Turkish Turkish

yoldurmak eylemi

YOLDURMAK : Turkish Turkish

yolmak eylemini yaptırmak

YOLDÜZER, YOLDÜZLER : Turkish Turkish

yol açmaya, toprağı düzleştirmeye yarayan, paletli yol yapım makinesi, yolkürer, °greyder

YOLGEÇEN : Turkish Turkish

girip çıkanı, geleni gideni çok ve belirsiz olan yer anlamında kullanılan yolgeçen hanı (gibi) deyiminde geçer

YOLİZLER : Turkish Turkish

elektriklenmiş bir taşıyıcının manyetik alan içindeki yörüngesini görünür kılan aygıt, °hodoskop