Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
YONTUKLAŞMA : Turkish Turkish

yeryüzü biçimlerinin, dış etkilerle aşınarak düz, dalgalı bir biçime girmesi

YONTULAŞMA : Turkish Turkish

yontulaşmak eylemi

YONTULAŞMAK : Turkish Turkish

yontu durumuna gelmek

YONTULMA : Turkish Turkish

yontulmak eylemi

YONTULMAK : Turkish Turkish

yontmak eylemi yapılmak ya da yontmak eylemine konu olmak

YONTULMAK : Turkish Turkish

(ınsan için) kabalıktan, görgüsüzlükten kurtularak toplum törelerine göre davranır duruma gelmek

YONTULMAK : Turkish Turkish

ir şeyi kendi görüşüne göre değerlendirmek

YONULMA : Turkish Turkish

yonulmak eylemi

YONULMAK : Turkish Turkish

yontulmak

YORDAM : Turkish Turkish

çeviklik, çabukluk

YORDAM : Turkish Turkish

çalım

YORDAM : Turkish Turkish

yatkınlık, alışkanlık, yeti, °meleke

YORDAM : Turkish Turkish

kılavuz, yardımcı

YORDAMLI : Turkish Turkish

yakışıklı

YORDAMLI : Turkish Turkish

elinden iş gelen, becerikli

YORDAMSIZ : Turkish Turkish

çevik, canlı olmayan, elinden iş gelmeyen

YORDAMSIZLIK : Turkish Turkish

elinden iş gelmeme durumu

YORDURMA : Turkish Turkish

yordurmak eylemi

YORDURMAK : Turkish Turkish

yorumunu yaptırmak, yorumlanmasını sağlamak

YÖRE : Turkish Turkish

ir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, °havali, °mahal

YÖRE : Turkish Turkish

değirmenlerde, taşla kasnak arasında kalan ve hayvan yemi olarak kullanılan un

YÖRECİLİK : Turkish Turkish

ir toplumsal grubun, dinsel, mesleksel topluluğun, bir bölümünü oluşturduğu daha geniş topluluğa karşı çıkarak kendi törelerini koruması

YÖREKENT : Turkish Turkish

genellikle oturma alanı niteliğinde olan kent merkezinden uzakta ya da sınırlarına yakın yerlerde bulunan kent bölümü, °banliyö

YÖRELEME : Turkish Turkish

yörelemek eylemi

YÖRELEMEK : Turkish Turkish

tahılı, uzun süre saklamak, korumak ereğiyle, toprakta açılan çukura koyarken, toprakla tahıl arasına saman vb. koymak