Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
YÜKSELTİ : Turkish Turkish

ir noktanın deniz yüzeyinden olan yüksekliği, °rakım, °irtifa

YÜKSELTİ : Turkish Turkish

ir yıldızdan bir gözlemcinin gözüne gelen ışın ile ufuk düzleminin oluşturduğu açı

YÜKSELTİ.Ş : Turkish Turkish

yükseltilmek eylemi ya da biçimi

YÜKSELTİLİŞ : Turkish Turkish

yükseltmek eylemi ya da biçimi

YÜKSELTİLME : Turkish Turkish

yükseltilmek eylemi

YÜKSELTİLMEK : Turkish Turkish

yükseltmek eylemine konu olmak ya da yükseltmek eylemi yapılmak

YÜKSELTİYAZAR : Turkish Turkish

ir hava taşıtının uçarken izlediği yükseltileri çizgiler halinde yazan aygıt, °barograf

YÜKSELTME : Turkish Turkish

yükseltmek eylemi

YÜKSELTMEK : Turkish Turkish

yükseğe çıkarmak, yukarı kaldırmak

YÜKSELTMEK : Turkish Turkish

güçlendirmek, şiddetlendirmek

YÜKSELTMEK : Turkish Turkish

değerini olduğundan daha çok göstermek

YÜKSELTMEK : Turkish Turkish

yüksek bir düzeye getirmek, geliştirmek

YÜKSELTMEK : Turkish Turkish

aşama ve orun bakımından daha yüksek duruma getirmek: müdürlükten genel müdürlüğe yükseltildi

YÜKSELTMEK : Turkish Turkish

ederini artırmak

YÜKSELTMEK : Turkish Turkish

ir sayıyı kendisiyle birkaç kez çarpmak

YÜKSÜK : Turkish Turkish

dikiş dikerken, iğnenin batmasını önlemek için parmak ucuna takılan kesik koni biçiminde koruncak

YÜKSÜK : Turkish Turkish

köklerin ucunda bulunan ve kökün üretken dokusunu korumaya yarayan oluşum, °kalensöve

YÜKSÜK : Turkish Turkish

kadehçik

YÜKSÜK KADAR : Turkish Turkish

az, çok az, az miktarda

YÜKSÜKOTU, -NU : Turkish Turkish

sıracagillerden, kalp sayrılıklarında dijitalin adıyla kullanılan bir alkaloit veren, çiçekleri yüksük biçiminde olan bitki (digitalis purpurea)

YÜKSÜNME : Turkish Turkish

yüksünmek eylemi

YÜKSÜNMEK : Turkish Turkish

ir şeyi kendine yük saymak, bir şeyi kendine yük olarak kabul etmek

YÜKSÜNMEK : Turkish Turkish

üşenmek, tembellik etmek

YÜKTE HAFİF PAHADA AĞIR : Turkish Turkish

taşınması kolay olan değerli (eşya)

YÜKÜM : Turkish Turkish

yapılması zorunlu olan iş ya da bir işi yapma zorunluğu, °mecburiyet, °mükellefiyet