Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
ZAMAN KOLLAMAK : Turkish Turkish

uygun bir fırsat beklemek

ZAMAN ÖLDÜRMEK : Turkish Turkish

oş şeylerle vakit geçirmek

ZAMAN TÜNELİ : Turkish Turkish

ilimkurguda uzayda zamanın değiştiğine inanılan bölüm

ZAMAN ULACI : Turkish Turkish

eylemin durumunu, zaman bakımından belirleyen ulaç

ZAMAN VERMEK : Turkish Turkish

ir iş için belli bir süre ayırmak

ZAMAN ZAMAN : Turkish Turkish

elli olmayan zamanlarda, kimi zaman

ZAMANA UYMAK : Turkish Turkish

davranışlarını içinde bulunulan çağın gereklerine, koşullarına uydurmak

ZAMANAŞIMI, -NI : Turkish Turkish

süreaşımı, °müruruzaman

ZAMANBİLİM : Turkish Turkish

tarihsel olayların zamanını inceleme bilimi, °kronoloji

ZAMANBİLİMSEL : Turkish Turkish

zamanbilimle ilgili olan, °kronolojik

ZAMANDAŞ : Turkish Turkish

oluşumları aynı zamanda yer alan şeylerin birbirine göre niteliği

ZAMANDAŞLIK : Turkish Turkish

zamandaş olanların niteliği

ZAMANDİZİN : Turkish Turkish

tarihsel olayların zaman bakımından sırası, °kronoloji

ZAMANDİZİN : Turkish Turkish

gözlemlere dayanarak zaman ölçeğini saptayan; tutulmaları, gezegenlerle ilgili önemli olayları, yıldızların yerlerini zaman sırasına göre veren bilim, °kronoloji

ZAMANDİZİNSEL : Turkish Turkish

zamandizinle ilgili olan, °kronolojik

ZAMANE : Turkish Turkish

çağ, devir

ZAMANE : Turkish Turkish

(yakınma ya da hafifseme yoluyla) şimdiki zaman

ZAMANI DOLMAK : Turkish Turkish

ir iş için ayrılan süre sona ermek

ZAMANINDA : Turkish Turkish

tam istenen süre içinde

ZAMANLA : Turkish Turkish

aradan süre geçtikçe, giderek

ZAMANLAMA : Turkish Turkish

zamanlamak eylemi

ZAMANLAMAK : Turkish Turkish

ir konuda en iyi sonucu almak için en iyi en uygun süreyi saptamak

ZAMANLAMAK : Turkish Turkish

ir işin sürdürülmesi için zamanı planlamak

ZAMANLI : Turkish Turkish

uygun bir zamanda

ZAMANLI ZAMANSIZ : Turkish Turkish

gelişigüzel zamanlarda, vakitli vakitsiz