Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
BELKİ : Turkish Turkish

olsa olsa, °ihtimal

BELKİDE : Turkish Turkish

şu da olabilir

BELKİLİ : Turkish Turkish

olasılı

BELKİLİ : Turkish Turkish

doğru olabileceği gibi yanlış da olabilen, belli ve kesin olmayan, olasılı, °ihtimali

BELLADONNA : Turkish Turkish

güzelavratotu

BELLEK : Turkish Turkish

yaşantıları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak saklama gücü, °hafıza

BELLEKLİ : Turkish Turkish

elleği olan, hafızalı

BELLEKSİZ : Turkish Turkish

elleği olmayan ya da belleği zayıf olan

BELLEM : Turkish Turkish

ellemek yetisi

BELLEME : Turkish Turkish

ellemek eylemi

BELLEME : Turkish Turkish

at ve benzeri hayvanların sırtına vurulan keçe, meşin ya da kalın kumaş parçası, yapık, haşa

BELLEMEK : Turkish Turkish

öğrenip akılda tutmak

BELLEMEK : Turkish Turkish

sanmak

BELLEMEK : Turkish Turkish

el denilen araçla toprağı işlemek

BELLENGEÇ : Turkish Turkish

öğrenmek için yapılan iş, alıştırma, °temrin

BELLENMEK : Turkish Turkish

ellemek (i) eylemine konu olmak, öğrenilmek

BELLENMEK : Turkish Turkish

ellemek (ii) eylemine konu olmak

BELLETEN : Turkish Turkish

ilim kurumlarının çalışmalarıyla ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi, bilim dergisi

BELLETİCİ : Turkish Turkish

çalıştırıcı, öğretici, müzakereci

BELLETMEK : Turkish Turkish

ellemesini sağlamak, öğretmek

BELLETMEN : Turkish Turkish

ortaöğretimde etütleri denetleyen bir görevli, belletici

BELLİ : Turkish Turkish

ilinmedik bir yanı olmayan, °malum

BELLİ : Turkish Turkish

gizli olmayan, ortada olan, anlaşılan, °bedihi, °zahir, °aşikâr

BELLİ : Turkish Turkish

elirli, °muayyen

BELLİ BAŞLI : Turkish Turkish

elirli, °muayyen