Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
BENZİ ATMAK : Turkish Turkish

yüzünün rengi sararmak, solmak

BENZİ GEÇMEK : Turkish Turkish

enzi solmak

BENZİ KÜL GİBİ OLMAK : Turkish Turkish

yüzünden kan çekilmek, yüzü sararmak

BENZİ UÇMAK : Turkish Turkish

yüzü sararmak

BENZİL : Turkish Turkish

suda çok az çözünen "benzil alkol" teriminde geçer

BENZİLLEME : Turkish Turkish

ir moleküldeki hidrojen atomunun yerine benzil kökü getirme

BENZİN : Turkish Turkish

petrolün damıtılmasıyla elde edilen, özgül ağırlığı yaklaşık olarak 0,65 olan, renksiz, uçucu, kendine özgü kokusu olan bir sıvı

BENZİNCİ : Turkish Turkish

enzin satılan yer ya da benzin satan (kimse)

BENZİNDE KAN KALMAMAK : Turkish Turkish

kansızlık nedeniyle yüzü sararmak

BENZİNE KAN GELMEK : Turkish Turkish

sağlıklı duruma gelmek, canlanmak

BENZİNLİ : Turkish Turkish

enzinle işleyen, çalışan

BENZİNLİK : Turkish Turkish

akaryakıt deposu, benzin istasyonu

BENZOL, -LÜ : Turkish Turkish

enzin ve tolüen karışımı bir akaryakıt

BERAAT ETMEK : Turkish Turkish

aklanmak, temize çıkmak

BERAAT, -TI : Turkish Turkish

aklanma

BERAATI ZİMMET : Turkish Turkish

orcu, vereceği olmama durumu, borçsuzluk

BERAATI ZİMMET ASILDIR : Turkish Turkish

tersi tanıtlanmadıkça insanların suçsuz sayılmaları ilkesini anlatır

BERABER : Turkish Turkish

irlikte, bir arada

BERABER : Turkish Turkish

aynı düzeyde

BERABERCE : Turkish Turkish

ir arada olarak, birlikte

BERABERE BİTMEK : Turkish Turkish

(oyun, yarışma için) tarafların aynı sayıyı almasıyla sonuçlanmak

BERABERE KALMAK : Turkish Turkish

(oyuncular, yarışmacılar için) aynı sayıyı almak, başabaş kalmak, başabaş gelmek

BERABERİNDE : Turkish Turkish

yanında

BERABERLİK : Turkish Turkish

irlikte olma durumu, birliktelik

BERABERLİK : Turkish Turkish

aşabaş kalma durumu