Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
BEREKET VERSİN : Turkish Turkish

ir kimsenin bir durumdan hoşnutluğunu anlatır

BEREKET, -Tİ : Turkish Turkish

olluk, gürlük, ongunluk, °feyz, °feyezan

BEREKET, -Tİ : Turkish Turkish

ıyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı olarak

BEREKET, -Tİ : Turkish Turkish

yağmur

BEREKETLENMEK : Turkish Turkish

çoğalmak, artmak

BEREKETLİ : Turkish Turkish

ol, verimli

BEREKETLİ OLA! : Turkish Turkish

yemek yemekte olanlara ya da ürünlerini devşirenlere söylenen iyi dilek sözü

BEREKETLİLİK : Turkish Turkish

ereketli olma durumu

BEREKETSİZ : Turkish Turkish

kendinden beklenen yararı sağlayamayan (şey)

BEREKETSİZLİK : Turkish Turkish

ereketsiz olma durumu

BERELEMEK : Turkish Turkish

ereli duruma getirmek, bir yerini hafifçe çürütmek ya da yaralamak

BERELENMEK : Turkish Turkish

ereli (i) duruma gelmek

BERELİ : Turkish Turkish

eresi (i,ii) olan

BERGAMOT, -TU : Turkish Turkish

turunçgillerden bir ağaç (citrus bergamia)

BERGAMOT, -TU : Turkish Turkish

u ağacın, kabuklarından reçel yapılan ve esans çıkarılan meyvesi

BERGÜZAR : Turkish Turkish

anmalık, armağan, °yadigâr

BERHANE : Turkish Turkish

kervan yolları üzerinde, büyük depoları olan konaklama yeri

BERHANE : Turkish Turkish

üyük, harap, kullanışsız ev

BERHANE GİBİ : Turkish Turkish

gereğinden çok büyük (ev)

BERHAVA : Turkish Turkish

havaya verilmiş, uçurulmuş

BERHAVA : Turkish Turkish

yararsız, boş

BERHAVA ETMEK : Turkish Turkish

havaya uçurmak

BERHAVA OLMAK : Turkish Turkish

patlama yoluyla havaya uçmak

BERHAVA OLMAK : Turkish Turkish

oşa gitmek

BERHUDAR : Turkish Turkish

mutlu