Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
BODRUM KATI : Turkish Turkish

ir yapının, yer altında olan ve oturulabilen en alt katı

BODUÇ : Turkish Turkish

ağaç testi

BÖDÜK : Turkish Turkish

havuç

BODUR : Turkish Turkish

enine göre boyu kısa ve tıknaz

BODUR KALMAK : Turkish Turkish

uzamamak

BODUR KALMAK : Turkish Turkish

gelişememek

BODUR TAVUK HER GÜN ( YA DA HER DEM) PİLİÇ : Turkish Turkish

kısa boyluların olduklarından daha genç göründüklerini anlatır

BODURAĞAÇ : Turkish Turkish

yüksek dağlarda görülen orantılı bodur ağaç

BODURÇAPAK : Turkish Turkish

durgun sularda yaşayan bir balık

BODURCUK : Turkish Turkish

küçük testi

BODURLAŞMAK : Turkish Turkish

odur duruma gelmek

BODURLUK : Turkish Turkish

odur olma durumu

BODURPAS : Turkish Turkish

arpa yapraklarına yerleşen ve seyrek olarak yurdumuzda da görülen ilkel mantar (puccinia hordei)

BODURPAS : Turkish Turkish

u mantarın yol açtığı hastalık

BOĞA : Turkish Turkish

damızlık erkek sığır

BOĞA : Turkish Turkish

zodyak üzerinde, koç ile ıkizler arasında yer alan burcun adı. à zodyak

BOĞA GİBİ : Turkish Turkish

çok güçlü görünen, vücudu iyi gelişmiş (delikanlı)

BOĞA GÜREŞİ : Turkish Turkish

daha çok ıspanya ve meksika'da, özel olarak yetiştirilmiş boğayı yenmek amacıyla yapılan gösteri

BOĞADA : Turkish Turkish

küllü ya da sodalı suyla çamaşır yıkama

BOĞADİKENİ : Turkish Turkish

çoğunlukla ertesi yıl aynı kökten yeniden süren otsu bitki, gözdikeni

BOĞADİŞLİLİK : Turkish Turkish

köklere değin uzanan dişözü oyuklarının dış görünüşü

BOĞAK : Turkish Turkish

yutak yangısı, °farenjit, °anjin

BOĞALIK : Turkish Turkish

oğa olarak yararlanmak için ayrılan bir yaşından yukarı erkek sığır

BOĞANAK : Turkish Turkish

sağanak, bora

BOĞANOTU, -NU : Turkish Turkish

düğünçiçeğigillerden, özellikle kökünde akonitin adında bir zehir bulunan bitki (aconitum)