Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
BOYDAŞ : Turkish Turkish

aynı boyda olan

BOYDAŞ : Turkish Turkish

akran

BOYDAŞLIK : Turkish Turkish

oydaş olma durumu

BOYKESİT : Turkish Turkish

ir demiryolu hattı boyunca rastlanan eğimlerin oluşturduğu ayırt edici özellik

BOYKOT ETMEK : Turkish Turkish

ir işi, bir davranışı yapmama kararı almak

BOYKOT, -TU : Turkish Turkish

ir işi, bir davranışı yapmama kararı alma

BOYKOT, -TU : Turkish Turkish

ir ürün, bir hizmet, bir kimse, bir topluluk ya da bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme

BOYKOTÇU : Turkish Turkish

oykot yapan, boykot hazırlayan ya da boykota katılan kimse

BOYLAM : Turkish Turkish

yeryüzündeki herhangi bir noktanın meridyen dairesiyle, başlangıç olarak alınan greenwich (griniç) gözlemevi'nin meridyen dairesi arasındaki açı değeri, °tul

BOYLAMAK : Turkish Turkish

ıstemeyerek bir yere gitme durumunda kalmak

BOYLAMAK : Turkish Turkish

atmak

BOYLAMAK : Turkish Turkish

düşmek

BOYLAMSAL : Turkish Turkish

oylamla ilgili

BOYLAMSAL : Turkish Turkish

ir davranışın art arda gelen daha sonraki evreleri üzerinde yapılan her türlü inceleme

BOYLANIŞ : Turkish Turkish

oylanmak eylemi ya da biçimi

BOYLANMAK : Turkish Turkish

(çocuk, genç için) boyu uzamak

BÖYLE : Turkish Turkish

unun gibi, buna benzer

BÖYLE : Turkish Turkish

u yolda, bu biçimde

BÖYLE : Turkish Turkish

u derece

BÖYLE : Turkish Turkish

ıçinde "ne";"nasıl" gibi sorular bulunan tümcelerin sonuna geldiğinde, o tümcede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını ya da ona şaşıldığını anlatır

BÖYLE BÖYLE : Turkish Turkish

öylelikle

BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER : Turkish Turkish

her zaman böyle olmuş, gene de böyle olacak

BÖYLECE : Turkish Turkish

tam böyle, bu biçimde

BÖYLECE : Turkish Turkish

sonunda, böylelikle

BÖYLECENE : Turkish Turkish

öylece, böylelikle