Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
CEBEL : Turkish Turkish

dağ

CEBEL : Turkish Turkish

sahipsiz, boş toprak

CEBEL : Turkish Turkish

ekilmemiş tarla

CEBELİ : Turkish Turkish

osmanlı ımparatorluğu döneminde, savaş sırasında tımar, zeamet sahiplerinin dirlikleri oranına göre yanlarında götürmekle yükümlü bulundukları atlı asker

CEBELİ : Turkish Turkish

aynı dönemde illerdeki atlı inzibat kuvveti

CEBELLEŞMEK : Turkish Turkish

uğraşmak, çekişmek; tartışmak, münakaşa etmek

CEBELLEZİ : Turkish Turkish

hakkı olmayan bir şeyi kendine mal edip cebine koyma, cebine indirme

CEBELLEZİ ETMEK : Turkish Turkish

cebine indirmek

CEBERUT, -TU : Turkish Turkish

tanrı'nın her şeyin üstünde olduğuna inanılan kudreti

CEBERUT, -TU : Turkish Turkish

(tasavvufta) allah'a varmanın üçüncü basamağı

CEBERUT, -TU : Turkish Turkish

(büyük kudret anlamından kayarak) merhametsizlik, zorbalık

CEBERUT, -TU : Turkish Turkish

acımasız, merhametsiz, zorba

CEBİ DELİK : Turkish Turkish

züğürt, parasız

CEBİ PARA GÖRMEK : Turkish Turkish

parası yokken para kazanmaya başlamak

ÇEBİÇ : Turkish Turkish

hayvan geminin damaklı ve demirden bölümü

CEBİN : Turkish Turkish

korkak

CEBİN : Turkish Turkish

alın, yüz

CEBİNDE AKREP VAR : Turkish Turkish

cimri ve asalak

CEBİNE İNDİRMEK ( YA DA ATMAK) : Turkish Turkish

(para için) hakkı olmadığı halde kendine mal etmek

CEBİNİ DOLDURMAK : Turkish Turkish

ir fırsattan yararlanarak bol para kazanmak

CEBİR KULLANMAK : Turkish Turkish

ir işi yaptırmak için zora başvurmak

CEBİR, -BRİ : Turkish Turkish

zor, zorlayış

CEBİR, -BRİ : Turkish Turkish

zor, zorlayış

CEBİR, -BRİ : Turkish Turkish

artı ve eksi gerçek sayılarla, bunların yerini tutan harfler yardımıyla nicelikler arasında genel bağıntılar kuran matematik kolu

CEBİRE : Turkish Turkish

kırık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva ya da tenekeden yapılmış, üzeri bezle kaplanan levha, °süyek, °koaptör