Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
ÇELİŞİK : Turkish Turkish

çelişme durumunda olan, çelişmeli, °mütenakız: "hem bir bilimde yer almayan hem de bilimsel olan bir bilgi çelişik bir şey bence."
n. uygur

ÇELİŞİKLİK : Turkish Turkish

çelişik olma durumu

ÇELİŞİKLİK İLKESİ : Turkish Turkish

iki çelişik önermenin hem doğru hem yanlış olamayacağı ilkesi

ÇELİŞKEN : Turkish Turkish

çelişik

ÇELİŞKİ : Turkish Turkish

çelişme, °tenakuz

ÇELİŞKİLİ : Turkish Turkish

çelişme durumunda olan, çelişmeli, °mütenakız

ÇELİŞKİSİZ : Turkish Turkish

çelişme durumunda olmayan, çelişmesiz

ÇELİŞME : Turkish Turkish

irbirine ters olma, birbirini tutmama

ÇELİŞME : Turkish Turkish

önerme, yargı, kavram ve terimlerin birbirini tutmama durumu

ÇELİŞMEK : Turkish Turkish

irbirini tutmamak, birbirine ters düşmek, °mütenakız olmak

ÇELİŞMELİ : Turkish Turkish

çelişik, çelişkili

ÇELİŞMESİZ : Turkish Turkish

çelişiği olmayan, çelişkisiz

ÇELİŞMEZLİK : Turkish Turkish

ilginin tutarsızlık ve çelişme taşımaması gerektiği biçimindeki temel mantık kuralı

ÇELİŞMEZLİK İLKESİ (YASASI) : Turkish Turkish

ir şeyin aynı zamanda hem kendisi hem de başka bir şey olamayacağını hem var hem yok olamayacağını saptayan ve düşünmede tutarlılığı sağlayan ilke

ÇELİŞMEZLİK ÖNERMESİ : Turkish Turkish

"bir şey aynı zamanda hem var hem yok olamaz. hiçbir şeye aynı zamanda hem evet hem hayır diyemeyiz." biçimindeki önerme

CELLAT : Turkish Turkish

ölüm cezasına çarptırılanları öldürmekle görevli olan kimse

CELLAT : Turkish Turkish

katı yürekli, kolaylıkla suç işleyen, °zalim

CELLAT GİBİ : Turkish Turkish

acımasız

CELLATLIK : Turkish Turkish

cellatın görevi

CELLATLIK : Turkish Turkish

katı yüreklilik, °zalimlik

ÇELLO : Turkish Turkish

viyolonselin kısaltılmış adı

ÇELME : Turkish Turkish

çelmek eylemi

ÇELME : Turkish Turkish

irini yere düşürmek için ayağının önüne ayak uzatma

ÇELME : Turkish Turkish

arkadan hafifçe bağlanan başörtüsü

ÇELME ATMAK ( YA DA TAKMAK) : Turkish Turkish

çelmeyle yıkmaya çalışmak