Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
CİLA : Turkish Turkish

gereksiz süs, gösteriş

CİLA TOPU : Turkish Turkish

cila eriyiğini yüzeye sürtmede kullanılan, dışı dokuma bezden, içi yıkanmış yün ya da pamuktan hazırlanan topaç

CİLACI : Turkish Turkish

cila yapan, eşyaya cila vuran kimse

CİLACILIK : Turkish Turkish

eşyaya cila vurma işi

CİLALAMAK : Turkish Turkish

cila sürmek, cila vurmak

CİLALAMAK : Turkish Turkish

pürüzünü gidererek parlatmak

CİLALAMAK : Turkish Turkish

neşesini artırmak

CİLALANMAK : Turkish Turkish

cilalamak eylemine konu olmak

CİLALATMAK : Turkish Turkish

cilalamak eylemini yaptırmak

CİLALI : Turkish Turkish

cilası olan, cilayla parlatılmış, °mücella

CİLALI TAŞ DEVRİ : Turkish Turkish

tarihten önceki zamanların ayrıldığı üç devirden biri

ÇILAN : Turkish Turkish

ıri bir çeşit çiğde

CİLASIZ : Turkish Turkish

cila sürülmemiş ya da cilası kalmamış olan

CİLASUN : Turkish Turkish

yiğit, eli çabuk, becerikli

ÇİLAV : Turkish Turkish

üzerine et konmuş özel ıran pirinciyle pişirilmiş pilav

ÇİLBALIĞI : Turkish Turkish

akdeniz'de yaşayan çok renkli, özellikle yeşil kemikli balık

CİLBENT : Turkish Turkish

sıralaç, °klasör

ÇILBIR : Turkish Turkish

yoğurtlu yumurta yemeği

ÇILBIR : Turkish Turkish

yulara takılan ip ya da zincir

ÇILDIR ÇILDIR : Turkish Turkish

canlı canlı

ÇILDIR ÇILDIR : Turkish Turkish

parlak parlak, parlayarak

ÇILDIRASIYA : Turkish Turkish

çıldıracak gibi, pek çok

ÇILDIRMAK : Turkish Turkish

delirmek, aklını oynatmak

ÇILDIRMAK : Turkish Turkish

sevinç, acı, öfke vb. nedeniyle ne yapacağını bilemez duruma gelmek

ÇILDIRMAK : Turkish Turkish

(bir şey ya da bir kimse için çıldırmak) ona aşırı bağlı olmak, yoğun istek duymak