Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
DENKLİK : Turkish Turkish

denk olma durumu, eşitlik, °müsavat

DENKTEŞ : Turkish Turkish

denk, eşit, °küfüv

DENLİ : Turkish Turkish

"kadar" anlamında üstünlük derecesini belirtir

DENLİ : Turkish Turkish

ağırbaşlı, sözleri ve davranışları ölçülü olan (kimse)

DENLİ DENSİZ SÖZ SÖYLEMEK : Turkish Turkish

uygunsuz, yakışıksız ve saygısız sözler söylemek

DENLİLİK : Turkish Turkish

denli olma durumu

DENMEK : Turkish Turkish

ad verilmek

DENMEK : Turkish Turkish

söylenmek, sözü edilmek

DENŞİRMEK : Turkish Turkish

ir şeyin doğasını ya da niteliğini bozmak, ºtağyir etmek

DENSİZ : Turkish Turkish

yakışıksız ve saygısızca davranan, münasebetsiz

DENSİZCE : Turkish Turkish

densiz bir biçimde

DENSİZLENMEK : Turkish Turkish

densizlik etmek

DENSİZLEŞMEK : Turkish Turkish

yakışıksız ve saygısızca davranır duruma gelmek

DENSİZLİK : Turkish Turkish

densiz olma durumu, densizce davranış, münasebetsizlik

DENTİMETRE : Turkish Turkish

dişin çevresini ölçmeye yarayan araç

DEODORAN : Turkish Turkish

hoş koku yaratmak, kötü kokuları gidermek için kullanılan kozmetik ürünü

DEONTOLOJİ : Turkish Turkish

ödevbilgisi

DEPAR : Turkish Turkish

çıkış, °start

DEPARTMAN : Turkish Turkish

ir işletmede, kuruluşta belli bir işi yapmak üzere ayrılmış, oluşturulmuş bölümlerden her biri

DEPARTMAN : Turkish Turkish

ir okul ya da üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan alt birimlerinden her biri, bölüm

DEPLASMAN : Turkish Turkish

spor takımlarının kendi kentleri dışında maç yapmaya gitmesi

DEPLASMANA GİTMEK (YA DA ÇIKMAK) : Turkish Turkish

(spor takımları) kendi kentleri dışında maç yapmaya gitmek

DEPO : Turkish Turkish

korunmak, saklanmak ya da gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer

DEPO : Turkish Turkish

ir malın toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer

DEPO : Turkish Turkish

ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer