Turkish Turkish
DER DEMEZ : Turkish Turkish
hemen, o sırada
DER OĞLU DER : Turkish Turkish
ir şeyin sürekli söylendiğini anlatır
DERAKAP : Turkish Turkish
hemen arkasından, hemencecik, derhal
DERBEDER : Turkish Turkish
yaşayışı ve davranışı düzensiz (kimse)
DERBEDERLİK : Turkish Turkish
derbeder olma durumu
DERBENT : Turkish Turkish
ıki dağ arasındaki geçit yeri, boğaz
DERBENT : Turkish Turkish
sınırlarda bulunan küçük kale
DERBİ : Turkish Turkish
üyük yarış, yılın karşılaşması
DERÇ : Turkish Turkish
alma, toplama
DERÇ : Turkish Turkish
kaydetme
DERÇ ETMEK : Turkish Turkish
almak, toplamak
DERÇ ETMEK : Turkish Turkish
kaydetmek
DERDEST ETMEK : Turkish Turkish
yakalamak, tutmak, ele geçirmek
DERDEST, -Tİ : Turkish Turkish
yakalama, tutma, ele geçirme
DERE : Turkish Turkish
genellikle yazın kuruyan küçük akarsu ve bunların yatağı
DERE : Turkish Turkish
ıki dağ arasındaki uzun çukur
DERE : Turkish Turkish
damlarda yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko ya da kiremit yol
DERE OTU : Turkish Turkish
dereotu
DERE TEPE : Turkish Turkish
inişli çıkışlı (yer)
DERE TEPE DÜZ GİTMEK : Turkish Turkish
engelleri aşarak gitmek anlamında bir tekerleme
DEREBEYİ, -Nİ : Turkish Turkish
topraklarını derebeylik düzenine göre yöneten kimse, °feodal, °senyör
DEREBEYİ, -Nİ : Turkish Turkish
zorba
DEREBEYLİK : Turkish Turkish
derebeyi olma durumu
DEREBEYLİK : Turkish Turkish
özellikle batı avrupa'da toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sayan ortaçağ siyasal düzeni, senyörlük, °feodalite
DEREBEYLİK : Turkish Turkish
derebeyi yönetimindeki bölge
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani