Turkish Turkish
DİKİCİ : Turkish Turkish
sökük ayakkabıları onaran ya da yeni yapılan ayakkabıların dikiş işini yapan kimse
DİKİCİ : Turkish Turkish
dikişçi, işi dikiş yapmak olan kimse
DİKİCİLİK : Turkish Turkish
dikicinin yaptığı iş
DİKİLİ : Turkish Turkish
dikilmiş olan
DİKİLİ AĞACI OLMAMAK : Turkish Turkish
malı mülkü olmamak
DİKİLİP DURMAK ( YA DA KALMAK) 1) : Turkish Turkish
ir yerde, bir süre ayaküstünde durmak
DİKİLİP DURMAK ( YA DA KALMAK) 1) : Turkish Turkish
ne yapacağını bilememek
DİKİLİŞ : Turkish Turkish
dikilmek eylemi ya da biçimi
DİKİLİTAŞ : Turkish Turkish
önemli bir olayın ya da bir utkunun anısı için dikilmiş tek parça yüksek taş, °obelisk
DİKİLMEK : Turkish Turkish
dikmek eylemi yapılmak
DİKİLMEK : Turkish Turkish
dik duruma gelmek, dikilmek
DİKİLMEK : Turkish Turkish
ayakta durmak
DİKİLMEK : Turkish Turkish
(göz) belli bir noktaya uzun süre bakmak
DİKİLMEK : Turkish Turkish
karşı koymak, engellemek
DİKİLMEK : Turkish Turkish
(kimi üreme organlarının dokularına kan dolmasıyla) sert ve dik bir duruma gelmek
DİKİM : Turkish Turkish
dikmek eylemi ya da biçimi
DİKİM : Turkish Turkish
itki dikmek eylemi
DİKİMEVİ, -Nİ : Turkish Turkish
giysi ve çamaşır dikilen işyeri, dikimhane
DİKİMHANE : Turkish Turkish
dikimevi
DİKİNE : Turkish Turkish
dikey olarak, diklemesine
DİKİNE : Turkish Turkish
ınadına
DİKİNE GİTMEK : Turkish Turkish
kimsenin sözünü dinlemeyerek kendi bildiğini yapmak, burnunun dikine gitmek
DİKİNE TIRAŞ : Turkish Turkish
karşısındakini sinirlendirecek biçimde söylenilen yalan
DİKİŞ : Turkish Turkish
dikmek eylemi
DİKİŞ : Turkish Turkish
dikme biçimi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani