Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
DİNSİZ : Turkish Turkish

cımasız

DİNSİZİN HAKKINDAN İMANSIZ GELİR : Turkish Turkish

acımasız olan kişiyi, kendisinden daha acımasız biri yola getirir

DİNSİZLİK : Turkish Turkish

dinsiz olma durumu

DİP : Turkish Turkish

oyuk ya da çukur bir şeyin en alt bölümü, derinlik

DİP : Turkish Turkish

taban

DİP : Turkish Turkish

dikili duran bir şeyin yerle birleştiği nokta ve çevresi ya da bir şeyin yanıbaşı

DİP : Turkish Turkish

kapalı bir yerin kapıya göre en uzak bölümü

DİP BUCAK : Turkish Turkish

göze çarpmayan yer, kıyı köşe

DİP DORUK : Turkish Turkish

aştan aşağı, dipten tepeye kadar, bütün

DİP KOÇANI : Turkish Turkish

dipkoçanı

DİPÇİK : Turkish Turkish

tüfek vb. silahların namlu gerisinde bulunan, atış sırasında silahın omza dayanmasını ya da tabancada elle kavranmasını sağlayan taban bölümü

DİPÇİKLEMEK : Turkish Turkish

dipçikle vurmak

DİPÇİKLENMEK : Turkish Turkish

dipçikle vurulmak

DİPDİNÇ : Turkish Turkish

çok sağlıklı, çok canlı

DİPDİRİ : Turkish Turkish

çok diri

DİPE VURMAK : Turkish Turkish

çok kötü duruma düşerek gerçeğin bilincine varmak

DİPFRİZ : Turkish Turkish

derindondurucu

DİPİ KIRMIZI BALMUMUYLA ÇAĞIRMAK : Turkish Turkish

(birini) ısrarlı bir biçimde davet etmek

DİPİNE DARI EKMEK : Turkish Turkish

ir şeyi sonuna kadar tüketmek

DİPİNİ TUTMAK : Turkish Turkish

(pişen yemekler için) tencerenin dibine yapışmak

DİPKAZAR : Turkish Turkish

kuru toprağı alt üst etmeden, yararak derin işleyen araç

DİPKOÇANI, -NI : Turkish Turkish

hesap çıkarmaya, gereğinde koparılan parçayla karşılaştırmaya yarayan bir yaprağın, deftere bağlı olan bölümü

DİPLARYA : Turkish Turkish

pisibalığının küçüğü

DİPLEMEK : Turkish Turkish

ıçilecek bir şeyi dibine kadar içmek

DİPLOMA : Turkish Turkish

ir öğrenim kurumunu ya da programı başarıyla tamamlayan kimseye verilen ve ona bir hak, bir ünvan sağlayan resmi belge, °icazetname, °şahadetname