Turkish Turkish
DİZÜSTÜ : Turkish Turkish
dizlerin üstünde kullanılan araç
DİZYEM : Turkish Turkish
sıcakölçerde santigratın onda biri
DO : Turkish Turkish
gam (ii) dizisinde "si" ile "re" arasındaki ses
DO : Turkish Turkish
u sesi gösteren nota imi
DO ANAHTARI : Turkish Turkish
portenin üzerine çizilen ve o çizgideki notaya adını veren anahtar
DOBRA DOBRA : Turkish Turkish
sakınmadan, çekinmeden (söylemek, konuşmak)
DOÇENT, -Tİ : Turkish Turkish
üniversitelerde profesörden önceki aşamada bulunan öğretim üyesi
DOÇENTLİK : Turkish Turkish
doçent olma durumu
DOÇENTLİK : Turkish Turkish
doçentin görevi
DOĞA : Turkish Turkish
ınsan etkinliğinin dışında kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç; canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın tümü, °tabiat
DOĞA : Turkish Turkish
ınsan eliyle büyük değişikliğe uğramamış doğal güzelliklerini koruyan, genellikle kent dışı kesim
DOĞA : Turkish Turkish
yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü
DOĞA BİLGİSİ : Turkish Turkish
canlı ve cansız doğayla ilgili bilgi, tabiat bilgisi
DOĞA BİLİMLERİ : Turkish Turkish
konusu doğa, doğa olayları ve yasaları olan fizik, kimya, gökbilim, dirimbilim gibi bilimler
DOĞA YASASI : Turkish Turkish
doğa olaylarının bağlı olduğu yasa
DOĞA YÜRÜYÜŞÜ : Turkish Turkish
doğal ortamı, güzellikleri koruyan alanlarda yapılan yürüyüş
DOĞABİLİM : Turkish Turkish
özellikle canlı doğayı konu edinen bilim, tabiat bilgisi
DOĞABİLİMCİ : Turkish Turkish
doğabilimle uğraşan, doğabilim uzmanı
DOĞAÇ : Turkish Turkish
koşuk ya da sözü birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi söyleme, °irtical
DOĞACI : Turkish Turkish
doğacılık yanlısı olan, °natürist
DOĞACILIK : Turkish Turkish
toplumsal kuruluşların ve yaşayış biçiminin doğaya dönük olmasını amaç edinen öğreti, °natürizm
DOĞAÇLAMA : Turkish Turkish
hiç hazırlanmadan, birdenbire içine doğduğu gibi söyleme
DOĞAÇLAMA : Turkish Turkish
ir metne dayanmadan içine doğduğu gibi söyleme, °tuluat
DOĞAÇLAMA YAPMAK : Turkish Turkish
(tiyatro oyuncusu) oyun metninin dışına çıkarak, içinden geldiği gibi oynamak
DOĞAÇTAN : Turkish Turkish
irdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi (söylemek, konuşmak), °irticalen
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani