English To Turkish
ASSESSOR : English Turkish Redhouse
as.ses.sorisim değer biçen: tax assessor tahakkuk memuru
ASSET : English Turkish Redhouse
as.setäs'et isim
mal, kıymetli şey.
değerli bir nitelik, erdem veya beceri
ASSETS : English Turkish Redhouse
as.setsisim, ticaret emval, servet, mevduat, aktif, varlık
ASSHOLE : English Turkish Redhouse
ass.holeäs'hol isim, kaba
büzük, anüs.
aşağılık herif, it herif, puşt
ASSIDUOUS : English Turkish Redhouse
as.sid.u.ousısîc'uwıs sıfat bezmeyerek çalışan, dikkatli ve devamlı çalışan; dikkatli ve devamlı (bir çalışma)
ASSIGN : English Turkish Redhouse
as.signısayn' fiil
atamak, tayin etmek.
ayırmak, tahsis etmek.
tayin etmek, kararlaştırmak.
(birine) (belirli bir) görev vermek: I assigned you to do the laundry. Sana çamaşır yıkama görevini verdim.
hukuk devretmek
ASSIGNATION : English Turkish Redhouse
as.sig.na.tionäsîgney'şın isim randevu
ASSIGNMENT : English Turkish Redhouse
as.sign.mentisim
atama.
ayırma.
tayin, kararlaştırma.
görev; ödev
ASSIMILATE : English Turkish Redhouse
as.sim.i.lateısîm'ıleyt fiil asimile etmek
ASSIMILATION : English Turkish Redhouse
as.sim.i.la.tionisim asimilasyon
ASSIST : English Turkish Redhouse
as.sistısîst' fiil yardım etmek
ASSISTANCE : English Turkish Redhouse
as.sis.tanceisim yardım
ASSISTANT : English Turkish Redhouse
as.sis.tantisim yardımcı, muavin
ASSISTANT PROFESSOR : English Turkish Redhouse
asistan
ASSOCIATE : English Turkish Redhouse
as.so.ci.ateıso'şiyît isim iş arkadaşı; iş ortağı
ASSOCIATE PROFESSOR : English Turkish Redhouse
doçent
ASSOCIATION : English Turkish Redhouse
as.so.ci.a.tionisim
dernek; birlik; kurum.
ilişki.
çağrışım
ASSORT : English Turkish Redhouse
as.sortısôrt' fiil sınıflandırmak
ASSORTED : English Turkish Redhouse
as.sort.edsıfat çeşitli, muhtelif
ASSORTMENT : English Turkish Redhouse
as.sort.mentisim türlü çeşitleri içeren bir bütün
ASSUAGE : English Turkish Redhouse
as.suageısweyc' fiil azaltmak, hafifletmek, yatıştırmak
ASSUME : English Turkish Redhouse
as.sumeısum' fiil
farzetmek, varsaymak: You're assuming too much where Dinçer's concerned. Dinçer'in öyle yapacağını farzetmekle pekâlâ yanılmış olabilirsin. What do we do, assuming it doesn't burn? Yanmayacağını farzedersek ne yaparız?
sanmak, zannetmek.
(resmi bir görevi) üstlenmek
ASSUME RESPONSIBILITY FOR : English Turkish Redhouse
-in sorumluluğunu üzerine almak
ASSUMED : English Turkish Redhouse
as.sumedsıfat
farzolunan; hayali.
takma (ad)
ASSUMPTION : English Turkish Redhouse
as.sump.tionıs^mp'şın isim
varsayım, faraziye.
sanı, zan
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani