Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
BE ON THE TABLE : English Turkish Redhouse

teklif edilmiş olmak.
(tasarı veya meselenin) görüşülmesi veya tartışılması ileri bir tarihe bırakılmış olmak

BE ON THE TELEPHONE : English Turkish Redhouse

telefonda olmak/konuşmak

BE ON THE TIP OF ONE'S TONGUE : English Turkish Redhouse

dilinin ucunda olmak

BE ON THE UP-AND-UP : English Turkish Redhouse

konuşma diliyalansız konuşmak; dürüst bir şekilde davranmak: I think he's on the up-and-up. Bence numara yapmıyor

BE ON THE WATCH : English Turkish Redhouse

tetikte olmak, kulak kesilmek.
nöbette olmak

BE ON THE WING : English Turkish Redhouse

uçmakta olmak, uçmak

BE ON THIN ICE : English Turkish Redhouse

tehlikeli veya çok rizikolu bir durumda bulunmak

BE ON TO : English Turkish Redhouse

konuşma dili-den haberdar olmak

BE ON TOP OF : English Turkish Redhouse

(duruma) hâkim olmak

BE ON TOP OF THE NEWS : English Turkish Redhouse

olup bitenlerden haberdar olmak

BE ON TOP OF THE WORLD : English Turkish Redhouse

sevinçten uçmak, ayakları yere değmemek, bastığı yeri bilmemek, çok mutlu olmak

BE ON TOP OF THINGS : English Turkish Redhouse

olup bitenlerden haberdar olmak

BE ON TRIAL : English Turkish Redhouse

yargılanmak.
denenmek

BE ON VACATION : English Turkish Redhouse

tatilde olmak, tatil olmak: Schools are on vacation. Okullar tatil

BE ONE WITH : English Turkish Redhouse

ile aynı fikirde olmak

BE ONE'S OWN MAN : English Turkish Redhouse

(erkek) başkasının piyonu olmamak, başkasının kullanabileceği biri olmamak

BE ONE'S OWN MASTER : English Turkish Redhouse

aşına buyruk olmak

BE ONE'S OWN WOMAN : English Turkish Redhouse

(kadın) başkasının piyonu olmamak, başkasının kullanabileceği biri olmamak

BE ONESELF : English Turkish Redhouse

kendisi gibi davranmak, normal bir şekilde hareket etmek

BE ONTO A GOOD THING : English Turkish Redhouse

konuşma diliyağlı bir iş bulmuş olmak

BE OPEN TO DISPUTE : English Turkish Redhouse

(bir şey) tartışılabilmek, tartışmaya açık olmak

BE OPERATED ON : English Turkish Redhouse

ameliyat olmak

BE OPPOSED TO SOMETHING : English Turkish Redhouse

ir şeye karşı olmak, bir şeyin aleyhinde olmak

BE OUT : English Turkish Redhouse

dışarıda olmak: He's out at the moment. Şu an burada değil.
(belirli bir miktar para) gitmek; (para) açığı olmak: I had to buy them lunch, and now I'm out a million liras. Onlara öğle yemeği ısmarlamak zorunda kaldım; bir milyon liram gitti. Your total is two thousand liras out. Senin toplamda iki bin liralık bir eksik var.
(kitap) kütüphaneden alınmış olmak: That book's out. O kitap alınmış.
(kitap, gazete, resmi ilan) çıkmak, yayımlanmak.
(ay, güneş) çıkmak.
(çiçek, yaprak) açmak; (ağaç, bitki) yapraklanmak, yeşillenmek, yeşermek.
(ateş) sönmüş olmak.
(hafta, ay) bitmiş olmak, sona ermek.
nakavt olmak.
sızmış olmak; bayılmış olmak.
demode olmak.
düşünülmemek, uygun sayılmamak, söz konusu olmamak: That's definitely out. O kesinlikle düşünülmüyor.
(makine) bozulmuş olmak.
(deniz) alçalmış olmak.
spor (top) aut olmak, auta çıkmak.
(çocuk oyunlarında) yanmak: You're out! Yandın!

BE OUT AND ABOUT : English Turkish Redhouse

(nekahetten sonra) dışarı/sokağa çıkıp gezmek