Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
PATRONIZE : English Turkish Redhouse

pa.tron.izepey'trınayz fiil
korumak, himaye etmek.
in müşterisi olmak,
den alışveriş etmek

PATTER : English Turkish Redhouse

pat.terpät'ır fiil pıtırdamak, tıpırdamak. isim pıtırtı, tıpırtı

PATTERN : English Turkish Redhouse

pat.ternpät'ırn isim
örnek, model; patron.
biçim düzeni.
şablon. fiil
modele göre yapmak.
şekillerle süslemek

PATTERN ONESELF AFTER SOMEONE : English Turkish Redhouse

irini örnek almak

PATTERN ONESELF ON SOMEONE : English Turkish Redhouse

irini örnek almak

PATTY : English Turkish Redhouse

pat.typät'i isim
yassı köfte.
küçük börek

PAUCITY : English Turkish Redhouse

pau.ci.typô'sıti isim azlık, kıtlık, yetersizlik

PAUNCH : English Turkish Redhouse

paunchpônç isim (şişman) göbek

PAUNCHY : English Turkish Redhouse

paunchysıfat göbekli

PAUPER : English Turkish Redhouse

pau.perpô'pır isim yoksul, fakir

PAUPERISE : English Turkish Redhouse

pau.per.isepô'pırayz fiil, İngiliz İngilizcesi bakınız pauperize

PAUPERIZE : English Turkish Redhouse

pau.per.izepô'pırayz fiil dilenecek duruma getirmek, dilenci durumuna getirmek

PAUSE : English Turkish Redhouse

pausepôz isim
durma; durgu.
fasıla, ara. fiil
durmak, duraklamak.
duraksamak, tereddüt etmek

PAVE : English Turkish Redhouse

pavepeyv fiil asfaltlamak; taşla döşemek

PAVE THE WAY FOR : English Turkish Redhouse

-in yolunu açmak

PAVEMENT : English Turkish Redhouse

pave.mentpeyv'mınt isim
döşenmiş yolun yüzeyi; asfalt; döşeme taşları, parke taşları.
İngiliz İngilizcesi kaldırım, yaya kaldırımı, trotuar

PAVILION : English Turkish Redhouse

pa.vil.ionpıvîl'yın isim
(parklarda) büyük kameriye.
(fuarda) pavyon.
(hastanede) pavyon

PAVING : English Turkish Redhouse

pav.ingpey'vîng isim
yol döşeme.
yol döşeme maddeleri

PAW : English Turkish Redhouse

pawpô isim
hayvanın pençeli ayağı.
konuşma dili el. fiil
(at, boğa) (yeri) eşelemek; eşinmek.
(hayvan) patisiyle (bir yeri) tırmalamak.
pençe atmak.
konuşma dili (kadına) el atmak, (kadını) ellemek

PAWN : English Turkish Redhouse

pawnpôn isim
rehin, rehine.
rehine koyma. fiil
rehine koymak.
tehlikeye atmak

PAWN BROKER : English Turkish Redhouse

ehin karşılığı borç para veren kimse; tefeci

PAWN SHOP : English Turkish Redhouse

tefeci dükkânı

PAWN TICKET : English Turkish Redhouse

ehin makbuzu

PAWPAW : English Turkish Redhouse

paw.pawpôpô' isim bakınız papaw

PAY : English Turkish Redhouse

paypey isim ücret, maaş. fiil (paid)
(birine) (para, borç v.b.'ni) ödemek: Haven't you paid him yet? Parasını daha ödemedin mi? You have to pay your taxes next month. Gelecek ay vergilerini ödemen lazım.
(hata veya suçun) bedelini ödemek, cezasını çekmek: You'll pay heavily for this. Bunu ağır ödersin.
in yararına olmak: Who says crime doesn't pay? Suç işlemenin faydasını kim inkâr edebilir ki? It'll pay you to listen to this. Buna kulak asarsan iyi olur.
(bir iş) birine para getirmek; (bir işin) maaşı (belirli bir nitelikte) olmak: This qob pays well. Dolgun maaşlı bir iş bu