English To Turkish
TIRELESS : English Turkish Redhouse
tire.lesstayr'lîs sıfat
yorulmak bilmez (kimse).
bitmez tükenmez (enerji)
TIRELESSLY : English Turkish Redhouse
tirelesslyzarf yorulmadan, bıkmadan, usanmadan
TIRESOME : English Turkish Redhouse
tire.sometayr'sım sıfat can sıkıcı, sıkıcı, bezdirici, bıktırıcı
TISSUE : English Turkish Redhouse
tis.suetîş'u isim
biyoloji doku.
bir tür ince ambalaj kâğıdı.
kâğıt mendil
TIT : English Turkish Redhouse
tittît isim bakınız tit for tat give someone tit for tat
TIT FOR TAT : English Turkish Redhouse
misilleme, (birbirine) aynı biçimde karşılık verme
TITBIT : English Turkish Redhouse
tit.bittît'bît isim bakınız tidbit
TITHE : English Turkish Redhouse
tithetaydh isim bir Hristiyanın kiliseye vermek üzere ayırdığı gelirinin yüzde onu. fiil gelirinin yüzde onunu kiliseye vermek
TITILLATE : English Turkish Redhouse
tit.il.latetît'ıleyt fiil içini gıcıklamak; zevkini okşamak
TITIVATE : English Turkish Redhouse
tit.i.vatetît'ıveyt fiil içini gıcıklamak; zevkini okşamak
TITLE : English Turkish Redhouse
ti.tletayt'ıl isim
(kitap, piyes, film v.b.'ne ait) isim, ad; (bir yazı, kitap bölümü v.b. için) başlık.
unvan.
şampiyonluk, şampiyon unvanı.
tapu senedi, tapu
TITLE DEED : English Turkish Redhouse
tapu senedi, tapu
TITLE PAGE : English Turkish Redhouse
aşlık sayfası
TITTER : English Turkish Redhouse
tit.tertît'ır fiil kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak. isim kıkırdayış, kıkırdama
TITTLE : English Turkish Redhouse
tit.tletît'ıl isim bakınız every qot and tittle not one tittle
TITTLE-TATTLE : English Turkish Redhouse
tit.tle-tat.tletît'ıl.tät'ıl isim ufak dedikodu, laklak, laklakıyat
TIZZY : English Turkish Redhouse
tiz.zytîz'i isim, konuşma dili gereksiz telaş veya heyecan
TO : English Turkish Redhouse
totu edat
e;
e doğru: They went to Ankara. Ankara'ya gittiler. Give the money to her! Parayı ona ver!
e,
e kadar: The snow came up to our knees. Kar dizlerimize kadardı. He stayed here from June to September. Hazirandan eylüle kadar burada kaldı. How far is it from here to Sarıyer? Burası Sarıyer'den ne kadar uzak?
e göre. His story sounds fishy to me. Anlattıkları bana yalan gibi geliyor.
(zamanla ilgili)
e kala;
e: Come at a juarter to six. Altıya çeyrek kala gel.
.. başına,
.. karşılığında (Belirli bir miktarı belirtmek için kullanılır.): This car gets forty kilometers to the liter. Bu araba litre başına kırk kilometre yapar.
ila, arasında: That cistern's six to seven meters deep. O sarnıcın derinliği altı ila yedi metre.
e (Maçlarda kazanılan puanları söylemek için kullanılır.): "What's the score?" "Beşiktaş is leading, six to nothing." "Kaça kaç?" "Beşiktaş önde, altıya sıfır."
mek,
mak (mastarın bir öğesi): to go gitmek. zarf bakınız to and fro
TO A DEGREE : English Turkish Redhouse
ir dereceye kadar, biraz
TO A FAULT : English Turkish Redhouse
aşırı derecede
TO A MAN : English Turkish Redhouse
onların hepsi: To a man they were for it. Onların hepsi onu destekliyordu
TO A T : English Turkish Redhouse
tam bir şekilde, tam: It suits you to a T. Tam sana göre bir şey
TO A WOMAN : English Turkish Redhouse
onların hepsi: To a man they were for it. Onların hepsi onu destekliyordu
TO ALL APPEARANCES : English Turkish Redhouse
görünüşe göre
TO AND FRO : English Turkish Redhouse
ir yandan öbür yana; bir aşağı bir yukarı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani