English To Turkish
FIRE : English Turkish Medicals
Ateş;
İltihap;
Yılancık
FIRST-AID : English Turkish Medicals
İlk yardım
FIRST-BORN : English Turkish Medicals
İlk doğan, ilk evlat
FISSION : English Turkish Medicals
Ortadan bölünme, ana hücrenin iki yeni hücre meydana getirmek üzere ortadan bölünmesi, bu şekilde kendisini gösteren eşeysiz üreme. (Protozoon'da görüldüğü gibi);
Bir elementin atom çekirdeğinin daha ufak zerrelere ayrılması;
FISSIPAROUS : English Turkish Medicals
Hücre bölünmesi ile üreyen, bölünme ile çoğalan
FISSURA : English Turkish Medicals
(fissurae). Bakınız: Fissure
FISSURATION : English Turkish Medicals
Çatlaklık
FISSURE : English Turkish Medicals
Deri veya mukozanın hafifçe veya yüzeyel olarak çatlaması keyfiyeti, çatlak, yarık, fisür, fissura
FISSURED, FISSURAL : English Turkish Medicals
Çatlamış, çatlak;
Çatlaksı;
Çatlağa ait
FIST : English Turkish Medicals
Yumruk
FISTULA : English Turkish Medicals
Deri yüzeyi ile vücut boşlukları arasındaki anormal kanallar, fistül
FISTULAR, FISTULOUS : English Turkish Medicals
Fistüle ait;
Fistüllü;
Fistülsü
FISTULECTOMY : English Turkish Medicals
Fistülün ameliyatla çıkarılması
FISTULIZATION : English Turkish Medicals
Fistüllenme
FISTULOENTEROSTOMY : English Turkish Medicals
Ameliyatla eski safra kanalını kapatarak barsağa açılan yeni bir safra yolu oluşturma
FISTULOTOMY : English Turkish Medicals
Fistülü yarma ameliyesi, fistülotomi
FISTULOUS : English Turkish Medicals
Fistül'le ilglii;
Fistül gösteren;
Fistülebenzeyen, fistül şeklinde
FIT : English Turkish Medicals
Nöbet, kriz;
Sara
FITTING : English Turkish Medicals
Deneme, prova
FIX : English Turkish Medicals
Katılaş(tır)mak;
Sabitleştirmek
FIXATION : English Turkish Medicals
Sabit ve oynamaz hale getirme, tesbit etme, özellikle yerinden kaymış veya ayrılmış bir organı ameliyat veya diğer bir yolla eski yerine tesbit etme;
Mikroskopik muayene için ince kesit almayı kolaylaştırmak üzere dokunun parafin v.b. madde içinde tesbit edilmesi, anatomopatolojik muayene için organ veya oluşumunun ilaçlı eriyiğe konulması;
Kişide anne veya babaya aşırı düşkünlük sebebiyle psikoseksüel gelişimin duraksaması, cinsel ilginin bir başka kimseye yönelememesi;
Görüntünün retina'da sarı leke üzerine düşmesini temin edecek şekilde her iki gözün obje üzerinde odaklanması;
Kan serumunda bulunan komplement'in antikor, antijen kompleksi ile birleşmesi;
Belli bir şeyin zihni devamlı meşgul etmesi, sabit fikir;
Gaz halindeki bir maddenin kimyasal reaksiyonlar sonucu, diğer maddelerle birleşerek katı hale dönüşmesi
FIXATIVE : English Turkish Medicals
Sabitleştiren, oynamaz hale getiren, tesbit edici;
Mikroskopik muayene için ince kesit alıncak dokuyu sert şekilde tesbit edici madde, organ veya oluşumun bozulmadan muhafazasını sağlayan ilaçlı eriyik
FIXED : English Turkish Medicals
Solmaz (renk)
FIXING : English Turkish Medicals
Dokunun parafin v.b. madde içinde tesbit edilmesi, organ veya oluşumun ilaçlı eriyiğe konulması
FLACCID : English Turkish Medicals
Tonüsünü kaybetmiş, gerginliğini kaybederek yumuşamış, gevşek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani