Multilingual Turkish Dictionary

English

English
VENDER : English Turkish Redhouse

venderisim satıcı

VENDETTA : English Turkish Redhouse

ven.det.tavendet'ı isim kan davası

VENDING MACHINE : English Turkish Redhouse

(para ile çalışan) satış otomatı

VENDOR : English Turkish Redhouse

ven.dorisim satıcı

VENEER : English Turkish Redhouse

ve.neervınîr' fiil ağaç kaplama ile kaplamak. isim kaplama tahtası

VENEERING : English Turkish Redhouse

ve.neer.ingisim kaplama

VENERABLE : English Turkish Redhouse

ven.er.a.bleven'ırıbıl sıfat
saygıdeğer, muhterem.
kutsal, huşu uyandıran

VENERATE : English Turkish Redhouse

ven.er.ateven'ıreyt fiil
çok saygı duymak/beslemek.
kutsal saymak.
(bir hareketle)
e saygısını göstermek

VENEREAL : English Turkish Redhouse

ve.ne.re.alvınîr'iyıl sıfat zührevi: venereal disease zührevi hastalık

VENETIAN : English Turkish Redhouse

Ve.ne.tianvıni'şın sıfat bakınız Venetian blind Venetian sumac

VENETIAN BLIND : English Turkish Redhouse

jaluzi

VENETIAN SUMAC : English Turkish Redhouse

oyacı sumağı, kotinus

VENEZUELA : English Turkish Redhouse

Ven.e.zu.e.lavenızwey'lı isim Venezuela

VENEZUELAN : English Turkish Redhouse

isimVenezuelalı. sıfat
Venezuela, Venezuela'ya özgü.
Venezuelalı

VENGEANCE : English Turkish Redhouse

ven.geanceven'cıns isim intikam, öç

VENGEFUL : English Turkish Redhouse

venge.fulvenc'fıl sıfat
intikamcı, intikam peşinde olan.
intikam isteğinden kaynaklanan

VENIAL : English Turkish Redhouse

ve.ni.alvi'niyıl, vin'yıl sıfat büyük sayılmayan (hata, günah)

VENISON : English Turkish Redhouse

ven.i.sonven'ısın, ven'ızın, [İngiliz İngilizcesi] ven'zın isim geyik eti

VENOM : English Turkish Redhouse

ven.omven'ım isim yılan veya akrep zehiri, ağı

VENOMOUS : English Turkish Redhouse

ven.om.oussıfat
zehirli.
çok zararlı, zehirli, zehir saçan.
zehir saçan; kin dolu; nefret dolu

VENT : English Turkish Redhouse

ventvent isim
hava menfezi.
(gaz veya sıvının giriş çıkışını sağlayan) delik.
yırtmaç. fiil
de hava menfezi açmak.
(gaz veya sıvının giriş çıkışını sağlamak için) delik açmak.
on (öfke, hınç v.b.'ni)
den çıkarmak: Don't vent your anger on me! Öfkeni benden çıkarma!
dışa vurmak, belli etmek, göstermek: He never vents his anger in public. Öfkesini herkesin içinde asla belli etmez

VENT STACK : English Turkish Redhouse

(sıhhi tesisata ait) havalık, hava borusu

VENTILATE : English Turkish Redhouse

ven.ti.lateven'tıleyt fiil havalandırmak

VENTILATING BRICK : English Turkish Redhouse

delikli tuğla

VENTILATION : English Turkish Redhouse

ven.ti.la.tionisim havalandırma, vantilasyon