Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FIRMNESS : English Turkish

n. kesinlik, sertlik, değişmezlik, metânet, sağlamlık, sıkılık

FIRMWARE : English Turkish

n. bir bilgisayarın elektronik devre kartında veya ROM'da kalıcı olarak depolanan ve kullanıcı tarafından değiştirilemeyen program

FIRMWIDE : English Turkish

adj. firma çapında, tüm şirketle ilgili olan, firmanın tamamında etkili olan

FIRRY : English Turkish

adj. köknar ağaçlarına ilişkin; köknarlarla dolu; köknar ağacı tahtasından yapılan

FIRST : English Turkish

n. başlangıç, birincilik, birinci gelen şey

FIRST : English Turkish

adj. ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen

FIRST : English Turkish

adv. ilk olarak, başta, ilkönce, ilk kez, önce, öncelikle

FIRST ADAR : English Turkish

Adar, artık bir yılındaki iki aydan ilki (Yahudi takvimine göre)

FIRST AID : English Turkish

ilk yardım

FIRST AID COURSE : English Turkish

ilk yardım kursu, acil tıbbi yardım talimatları veya bilgisi

FIRST AID KIT : English Turkish

ilk yardım çantası

FIRST AID MAN : English Turkish

ilk yardım görevlisi (orduda)

FIRST AID OUTFIT : English Turkish

n. ilk yardım malzemesi, ilk yardım çantası

FIRST AID POST : English Turkish

ilk yardım merkezi

FIRST AID STATION : English Turkish

n. ilk yardım merkezi

FIRST AID TEAM : English Turkish

ilk yardım timi, acil tıbbi müdahale yönetiminde eğitilmiş insanlar grubu

FIRST ALIYAH : English Turkish

Birinci Aliyah, 1882 ile 1903 yılları arasında gerçekleşen göç dalgası

FIRST AMENDMENT : English Turkish

Birinci Düzeltme, ABD Anayasası'nın birinci değişikliği (vatandaşlara din ve ifade özgürlüğü hakkı, basın özgürlüğü, toplantı yapma özgürlüğü ve devlete dilekçe verme hakkı sağlar)

FIRST AMONG EQUALS : English Turkish

eşitler arasında birinci, eşit yetenekteki insanlar arasında en iyisi

FIRST AND FOREMOST : English Turkish

irincisi ve en önemlisi, son derece önemli bir şekilde, hepsinden önce, birinci sırada

FIRST BALANCE : English Turkish

n. açılış bilançosu

FIRST BASE : English Turkish

eyzbol oyun alanı etrafındaki üç saha kenarından birincisi (Beyzbol)

FIRST BORN : English Turkish

ilk doğan

FIRST CATCH YOUR HARE THEN COOK HIM : English Turkish

önce tavşanını yakala sonra onu pişir, birinci birincidir, önce öncedir, öncelikle öncelik sırasına konsantre ol, esas ve öncelikli hedefine konsantre olmak

FIRST CHAPTER : English Turkish

ölüm 1, Başlangıç, 1'inci bölüm