English
FIXED INCOME : English Turkish
n. sabit gelir
FIXED OILS : English Turkish
n. kolayca buharlaşmayan hayvan veya bitki yağı; volatil olmayan yağlı materyaller
FIXED ON : English Turkish
ayarlanmış, yerleştirilmiş, kafaya koymuş, azimli ,kararlı, belirlenmiş, kararlaştırılmış
FIXED PRICE : English Turkish
sabit fiyat, değişmesi söz konusu olmayan fiyat, belirlenmiş fiyat
FIXED PRICES : English Turkish
sabit fiyat, düzenli fiyatlar, değişmez fiyetlar, istikrarlı/değişmez fiyatlar
FIXED SALARY : English Turkish
sabit maaş, önceden belirlenmiş işçi ücreti, toplamı çalışma saatlerinin sayısından etkilenmeyen maaş
FIXED SCENARIO : English Turkish
sabit senaryo, değişmez senaryo, tahmin edilebilir olaylar dizisi, kendini tekrar eden durum
FIXED SIGHT : English Turkish
sabit görüş açısı (silah için), silahın ayarlanabilir olmayan konumu/pozisyonu
FIXED SPACE FONT : English Turkish
karakterleri arasında belirli bir miktar boşluk olan font (yazı stili), karakterleri arasındaki boşluk değişmeyen font
FIXED STAR : English Turkish
sabit yıldız, gökteki pozisyonu değişmeden kalıyor görüntüsü veren yıldız (diğer yıldızlara göre)
FIXED-TERM DEPOSIT : English Turkish
sabit sönemli para, önceden belirlenmiş kısa bir süre için bankaya yatırılan para miktarı
FIXED-TERM DEPOSITS : English Turkish
sabit dönemli depozitolar, tarihleri daha önceden ayarlanan depozito veya bankaya yatırılan paralar
FIXEDLY : English Turkish
adv. gözlerini dikerek, dik dik, sabit bakışlarla
FIXEDNESS : English Turkish
n. istikrar, dengelilik, durağanlık, kararlılık, sabitlik; emniyet, güvenlik; değişmezlik, süreklilik; kesinlik, sıkılık
FIXER : English Turkish
n. iş bitirici, sonucu hile ile ayarlayan kimse, fiksatör, sabitleştirici ilaç [fot.]
FIXING : English Turkish
n. sabitleme, dikme, tespit, tamir, fiksaj [fot.]
FIXING A DATE : English Turkish
ir zaman/süre koyma, bir bitiş zamanı belirleme
FIXING SIGNPOSTS : English Turkish
trafik işareti sütunlarını yerleştirme, trafik ikaz işaretlerini kurma
FIXINGS : English Turkish
n. tertibat, garnitür, aksesuar, teçhizat
FIXITY : English Turkish
n. sabitlik, değişmezlik, kararlılık
FIXTURE : English Turkish
n. sabit eşya, demirbaş, tesisat, bağlama, fikstür
FIXTURES AND EQUIPMENT : English Turkish
n. demirbaş eşya
FIZGIG : English Turkish
n. balık yakalamak için kullanılan ve bir sapı olan sivri uçlu alet; hareket ettiğinde tıslama sesi çıkaran havai fişek; (Avustralya Argosu) polis muhbiri
FIZZ : English Turkish
n. fışırtı, köpürme, gazlı içeçek, soda, şampanya, soda fışkırtılarak yapılan kokteyl
FIZZ : English Turkish
v. fışırdamak, köpürmek, ateş püskürmek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani