English
FLAMBÉ : English Turkish
v. likörde ıslatılmış ve servis edilmeden önce likörün tadını vermek için yakılan gıda
FLAME : English Turkish
n. alev, hiddet, parlaklık, alev kırmızısı, sevgili, göz ağrısı
FLAME : English Turkish
v. alevlenmek, alev alev yanmak, alev almak, kızarmak, kıpkırmızı olmak
FLAME BAIT : English Turkish
tartışma grupları için provokatif mesaj, bir tartışma forumuna gönderilen okuyanı kışkırtan cesur ifadeler içeren mesaj
FLAME OUT : English Turkish
v. başarısız olmak, becerememek, sönmek
FLAME PROOF : English Turkish
adj. alev almaz, yanmaz
FLAME THROWER : English Turkish
n. alev makinesi
FLAME TRAP : English Turkish
ateş tuzağı, alev kapanı, belirli bir bölgede ateşler yakmak suretiyle düşmanı veya ekipmanlarını ele geçirme metodu
FLAME UP : English Turkish
alevlenivermek, tutuşmak, öfkelenmek, sinirlenmek, küplere binmek
FLAME WAR : English Turkish
ir tartışma grubu içerisindeki saçma sapan tartışma veya kırıcı ifadeler
FLAME-THROWER : English Turkish
alev silahı, alev fışkırtan silah
FLAMENCO : English Turkish
n. flamenko
FLAMEOUT : English Turkish
n. jet motoru arızası
FLAMEPROOF : English Turkish
adj. ateş geçirmez, ateşe dayanıklı
FLAMETHROWER : English Turkish
n. alev silahı, yanan yakıt fışkırtan silah (çatışmada, tarımda kullanılan, vb.)
FLAMING : English Turkish
adj. alev almış, yanan, kızgın, ateşli, parlak, süslü püslü, şiddetli, allah'ın belâsı, kahrolası
FLAMINGLY : English Turkish
adv. ateşli bir tarzda, yanıcı bir şekilde; ışıl ışıl; şiddetle, tutkulu bir şekilde
FLAMINGO : English Turkish
n. flamingo
FLAMMABILITY : English Turkish
n. alev alabilir olma vasfı, tutuşma özelliği, tutuşma, kolayca alev alabilirlik
FLAMMABLE : English Turkish
adj. alev alabilir, yanıcı, parlar
FLAMMABLY : English Turkish
adv. tutuşarak, alev alabilir bir madde gibi
FLAMY : English Turkish
adj. ateşe benzer, alev benzeri; ateş gibi, yanıcı; alevlere ateşe veya alev almaya ilişkin
FLAN : English Turkish
n. reçelli bir börek, reçelli börek, tart, turta
FLANDERS : English Turkish
n. Flandra, kuzeybatı Avrupa'da bir bölge (Belçika'nın bir bölümünü, Fransa ve Hollanda'yı dahil eder)
FLANEUR : English Turkish
n. (Fransızca) aylak, amaçsız kaldırım mühendisi, amaçsız aylak; avare; (Gayrı resmi) züppe, çıtkırıldım tip
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani