Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FLAPJACK : English Turkish

n. küçük börek, yüz pudralığı

FLAPPER : English Turkish

n. menteşeli kanatçık, sineklik, geniş yüzgeç, el, dağınık saçlı genç kız, keklik yavrusu

FLAPPING : English Turkish

n. gevşek olarak ileri geri hareket, kanat çırpma (genellikle sesli); aşağı yukarı hareket etme (kanatların, kolların, vb.)

FLAPPING OF WINGS : English Turkish

kanatların çırpılması, kanatlı bir hayvan uçmak için kanatlarını kullandığında çıkan ses

FLAPPY : English Turkish

adj. gevşek, sarkık, gevşekçe asılı; sallanan, kanat çırparak, çırpınarak

FLARE : English Turkish

n. titrek ışık, işaret ışığı, deniz feneri, parlama, öfke, çan etek, İspanyol paça

FLARE : English Turkish

v. ışımak, ışık saçmak, titrek ışık vermek, alevlenmek, sinirlenmek, küplere binmek, genişlemek (giysi), çan gibi genişlemek, ışıkla işaret vermek

FLARE GUN : English Turkish

işaret fişeği tabancası

FLARE OUT : English Turkish

v. sinirlenmek, küplere binmek

FLARE PATH : English Turkish

n. havaalanı ışıklı pisti

FLARE UP : English Turkish

alevlenmek, parlayıvermek, parlamak

FLARE UP : English Turkish

v. patlatmak, havaya uçurmak, tahrik etmek; ateşli ve coşkulu olmak

FLARE UP TROUBLES : English Turkish

şiddeti tahrik etmek, problemleri başlatmak

FLARE-UP : English Turkish

n. ani öfke patlaması; ani şiddetlenme; aniden alevler içinde kalma; heyecan, coşku

FLARE-UP TENSION : English Turkish

gerilimi şiddetlendirmek, tansiyonu yükseltmek, huzursuzluğu artırmak

FLARED : English Turkish

adj. alev almış, parlayan, kademeli olarak dışa doğru bükülen; yanan, alevlenmiş

FLARED UP : English Turkish

aniden alev alan

FLARES : English Turkish

n. İspanyol paça pantolon, bileğe doğru genişleyen paçaları olan pantolon (1960 ve 1970'lerde popüler olan)

FLARING : English Turkish

adj. göz kamaştırıcı, ışıl ışıl, parlak

FLARING UP : English Turkish

aniden alevler içinde kalan; kızgınlıktan yanıp tutuşan, coşkulu bir aktivetyle yanıp tutuşan

FLASH : English Turkish

n. ışıltı, parlama, şimşek, yıldırım, flaş, ani ışık, an, yıldırım haber, çarpıcı çekim, cep feneri, uyuşturucu sonrası gevşeme

FLASH : English Turkish

v. ışık tutmak, aydınlatmak, yakmak, atmak (bakış), böbürlenmek, parlamak, çakmak, akla gelmek, görünüp hızla kaybolmak, yıldızı parlamak

FLASH : English Turkish

adj. ani, şiddetli, havalı, şık, gösterişli

FLASH A GLANCE : English Turkish

akış atmak, göz atmak

FLASH BACK : English Turkish

canlı bir anı oluşumu; bir roman veya filmde daha önceden olmuş bir olayın anlatılması