Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FLATBREAD : English Turkish

n. mayasız hamurdan yapılan ve yuvarlak düz somunlar şeklinde pişirilen bazı ekmek çeşitleri

FLATCAR : English Turkish

n. açık yük vagonu

FLATFISH : English Turkish

n. yassı balık

FLATFOOT : English Turkish

n. düztaban, aynasız, polis

FLATFOOTED : English Turkish

adj. düz taban, ayak tabanının düzleşmiş olması durumundan muzdarip olan; inatçı, ayak direyen (Argo); hazırlıksız yakalanan (Argo)

FLATHEAD : English Turkish

n. Flathead, Salish Kızılderili kabilesi üyesi

FLATHEAD : English Turkish

n. esas olarak Hint-Pasifik bölgesinde bulunan bir dizi yenebilir deniz balığı

FLATIRON : English Turkish

n. ütü, yassı demir

FLATLAND : English Turkish

n. düz arazi, ova, eşit yer seviyesi, engebesiz arazi

FLATLET : English Turkish

n. tek odalı daire, küçük dire

FLATLINE : English Turkish

v. (Argo) kalbi durmuş olmak; ölmek, yaşamı durmuş olmak; kalp atışı veya beyin aktivitesi olmadan bir elektronik monitöre bağlı olmak; bir insanı öldürmek

FLATLINE : English Turkish

n. bir EEG veya EKG grafik kaydını okuma; (Argo) ölü kimse

FLATLY : English Turkish

adv. düpedüz, açıkça, kesinlikle

FLATNESS : English Turkish

n. düzlük, yassılık, tekdüzelik, monotonluk, kararlılık, azimlilik, kesatlık

FLATS : English Turkish

n. topuksuz veya düz tabanlı ayakkabı

FLATTED : English Turkish

adj. düzeltilmiş, düzleştirilmiş, basık; yarım ses düşürülmüş (Müzik); apartman dairelerine bölünmüş, katlara ayrılmış (İngiliz İngilizcesi)

FLATTEN : English Turkish

v. düzleştirmek, düzlemek, yassılaştırmak, yaslamak, yerle bir etmek, dümdüz etmek, keyfini kaçırmak, matlaştırmak, düzleşmek

FLATTEN OUT : English Turkish

yaprak haline getirmek, pikeden sonra doğrulmak (uçak), düzleşmek, doğrulmak (uçak)

FLATTENED : English Turkish

adj. basık

FLATTENER : English Turkish

n. düz yapan veya düzleştiren şey, eşitlikçi, eşitlik yanlısı kimse

FLATTENING : English Turkish

n. düzeltme düzleştirme eylemi, doğrultma, yoluna koyma, düz yapma

FLATTER : English Turkish

v. pohpohlamak, yağ yakmak, kompliman yapmak, övmek, göklere çıkarmak, gururunu okşamak, olduğundan güzel göstermek

FLATTER ONESELF : English Turkish

sanmak, hayaline kapılmak

FLATTERED HIS EGO : English Turkish

onun egosunu okşayan, onu öven, metheden, onu memnun eden, onun hoşuna giden

FLATTERER : English Turkish

n. dalkavuk, yağcı