English
FLOATING EXCHANGE RATE : English Turkish
dalgalı kur, oynak kur, serbest kur, piyasa alıcılarına göre değişen döviz kuru oranı
FLOATING ICE : English Turkish
n. yüzen buz kütlesi
FLOATING INTEREST : English Turkish
değişken faiz oranı, dalgalı faiz oranı
FLOATING INTEREST RATE : English Turkish
piyasa alıcılarına göre değişen faiz oranı
FLOATING ISLAND : English Turkish
ol miktarda akışkan çırpılmış yumurta beyazı kremasından yapılan tatlı; adaya benzer yüzer kara parçası
FLOATING LIEN : English Turkish
(Finans) bir şirketin varlıklarına veya spesifik bir varlığı üzerine konulan genel haciz
FLOATING LIGHT : English Turkish
fenerli duba, fenerli şamandıra
FLOATING MINE : English Turkish
su mayını, suda yüzen mayın
FLOATING POINT : English Turkish
ondalık (üç onda 8 gibi), miktarı sayının üssünün kuvveti ile çarpılmış bir sayı ile gösterilen sistem
FLOATING POINT CALCULATION : English Turkish
ondalık içeren sayıların hesaplama faaliyeti, kesirli veya ondalıklı sayı hesaplaması
FLOATING POINT UNIT : English Turkish
Kayan Nokta Birimi, yüksek seviyedeki matematik işlemlerini hesaplayan işlem birimi (Bilgisayar)
FLOATING RIB : English Turkish
n. ucu bağımsız kaburga kemiği
FLOATING TOOLBAR : English Turkish
hareket ettirilebilir kaldırılıp geri getirilebilir toolbar (bir programın üst köşesindeki programı kullanırken faydalanılan aletler sütunu, yazı karakteri ayarlama, punto ayarlama vb. gibi)
FLOATING TRADE : English Turkish
n. deniz ticareti
FLOATING VALVE : English Turkish
yüzer valf, bir geçidi açan veya kapatan hareketli yüzen cihaz (bir boru içinde, vb.)
FLOATING VOTE : English Turkish
n. kararsız seçmen
FLOATING VOTES : English Turkish
yüzer oylar, sabit olarak herhangi bir siyasi harekete mensup olmayan ve o günün şartlarına göre oy veren insanların oyları
FLOATPLANE : English Turkish
n. deniz uçağı
FLOATWARE : English Turkish
n. ebatı ile ilgili herhangi bir açıklaması olmayan büyük yazılım
FLOATY : English Turkish
adj. yüzen, yüzebilir; suda batmayan; çok hafif
FLOC : English Turkish
n. pul, tanecik, perçem, püskül
FLOCCILLATION : English Turkish
n. hasta bir insan tarafından çarşaf ve battaniyelerin hezeyan içerisinde karıştırılması veya toplanması (akut bir hastalığın semptomu)
FLOCCINAUCINIHILIPILIFICATION : English Turkish
n. işe yaramaz deyip kestirip atma alışkanlığı, birşeyin değersiz olduğuna veya hiç bir şeye yaramadığına hüküm verme hareketi veya tahmin etme alışkanlığı
FLOCCOSE : English Turkish
adj. tüylü ,kıllı, küçük perçem veya püskülleri olan (Botanik)
FLOCCULATE : English Turkish
adj. tüylü, yünlü, püsküllü
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani