Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FLOOD : English Turkish

n. sel, su baskını, taşkın, tufan, bolluk, sel gibi şey

FLOOD : English Turkish

v. basmak, akın etmek, istila etmek, yağdırmak, sel basmak, su basmak

FLOOD DISASTER : English Turkish

n. sel felâketi

FLOOD OF RAIN : English Turkish

su baskını, su baskını, sel, sağanak, şiddetli yağmur

FLOOD OF TEARS : English Turkish

n. gözyaşı seli, gözyaşlarının aniden çok miktarda akması

FLOOD PLAIN : English Turkish

taşkın ovası, nehir yatağından taştığında su altında kalan nehrin kenarındaki alçak ve düz arazi

FLOOD TABLE OF THE KINNERET : English Turkish

Celile Denizi'nin sularının ulaştığı yükseklik

FLOOD TIDE : English Turkish

met

FLOODED : English Turkish

adj. su altında kalmış, boğulmuş; suyla kaplanmış veya su basmış

FLOODERS : English Turkish

n. gelgit suları, gelgitte suyun en yüksek durumu, giyen için çok kısa olan pantalon, paçaları bileklerin üzerinde son bulan pantalon (Argo)

FLOODGATE : English Turkish

n. bent kapağı, set

FLOODING : English Turkish

n. su baskını, sel, tufan, rahim kanaması

FLOODLIGHT : English Turkish

n. projektör ışığı, projektör

FLOODLIGHT : English Turkish

v. projektör ile aydınlatmak

FLOODLIGHT PROJECTOR : English Turkish

n. projektör

FLOODLIT : English Turkish

adj. ışıklandırılmış, projektör ile aydınlatılmış

FLOODLIT MATCH : English Turkish

n. gece maçı, ışıklandırılmış maç

FLOODS : English Turkish

n. (Argo) paçaları bileklerin üzerinde son bulan pantalon (ayrıca
"gelgit suları" diye anılan)

FLOODTIDE : English Turkish

n. nehir ağzından içeri giren gelgit; yükselen met cezir; en yüksek nokta, doruk, zirve

FLOODWATER : English Turkish

n. sel suyu, bir selin taşan suları

FLOOR : English Turkish

n. zemin, taban, döşeme, pist, düzlük, kat

FLOOR : English Turkish

v. döşemek, yere yıkmak, yenmek, şaşırtmak, afallatmak, tam gaz vermek, köklemek

FLOOR CLOTH : English Turkish

tahta bezi

FLOOR COVERING : English Turkish

n. döşeme, halı

FLOOR LAMP : English Turkish

n. ayaklı lâmba