Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FORMATTING : English Turkish

n. (Bilgisayar) bir hard diski veya disketi okumaya veya yazmaya hazırlama; tasarım, tasarlama, bir dökümanın konfigürasyonlarının yerleştirilmesi

FORME : English Turkish

n. forma (yazı)

FORMED A GOVERNMENT : English Turkish

hükümet olşturmuş, bir yönetim organı yaratmış veya yapmış, bir yönetim veya bakanlık kurmuş

FORMED AN OPINION : English Turkish

ir fikir oluşturmuş, bir sonuca ulaşmış, bir karara varmış

FORMER : English Turkish

adj. önceki, eski, geçen, sabık, geçmiş

FORMER : English Turkish

n. biçimlendirici, gövde (uçak), sınıf öğrencisi

FORMER CHIEF OF STAFF : English Turkish

eski genelkurmay başkanı, bir zamanlar genelkurmay başkanı olan kimse

FORMER DAYS : English Turkish

eski günler, eski zamanlar, geçmiş

FORMER PRIME MINISTER : English Turkish

eski Başbakan, çalışma süresini doldurmuş başbakan, artık görev başında olmayan başbakan

FORMER SOVIET UNION : English Turkish

eski Sovyetler Birliği, bir zamanlar SSCB olan alan

FORMER TIMES : English Turkish

geçmiş, eski günler, eski zamanlar

FORMER YUGOSLAV REPUBLIC OF MACEDONIA : English Turkish

n. Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti, Makedonya, güneydoğu Avrupa'da bir ülke (eskiden Yugoslavya'nın bir parçası olan); güneydoğu Avrupa'da antik Balkan krallığı (Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya’nın bazı bölgelerine kadar yayılan)

FORMERLY : English Turkish

adv. eskiden, önceden, vaktiyle

FORMFITTING : English Turkish

n. vücudu saran, vücuda yapışan

FORMIC : English Turkish

adj. karınca, formik

FORMIC ACID : English Turkish

formik asit, karınca asidi

FORMICA : English Turkish

n. Formica, tahta ve diğer materyalleri kaplamak için kullanılan dayanıklı plastik laminat ticari markası ismi

FORMICARY : English Turkish

n. karınca yuvası

FORMICATE : English Turkish

v. karıncalanmak

FORMICATION : English Turkish

n. karıncalanma

FORMIDABLE : English Turkish

adj. dişli, korkunç, tüyler ürpertici, müthiş, heybetli, zorlu, zor

FORMIDABLE KILL-POWER : English Turkish

tüyler ürpertici öldürme gücü, büyük bir yıkıma veya ölüme sebep olma kabiliyeti

FORMIDABLENESS : English Turkish

n. tüyler ürpertici olma vasfı; ürkmüş veya gözü korkmuş olma durumu; güç, şiddet, etki, etkinlik, güç veya kuvvetin büyüklüğü

FORMIDABLY : English Turkish

adv. korkutucu bir şekilde; zor bir şekilde, cesaret kırıcı bir şekilde; korkunç bir şekilde; güçlü bir şekilde

FORMING : English Turkish

n. biçimlendirme, şekil verme, şekillendirme, kurma, kalıplama