Multilingual Turkish Dictionary English

FORSAKEN : English Turkish

adj. ıssız, tenha, terkedilmiş

FORSAKER : English Turkish

n. ayrılan kimse, terkeden kimse, firari, kaçak

FORSE AN ISSUE : English Turkish

v. zorla karar verdirmek

FORSOOTH : English Turkish

adv. gerçekten, hakikaten

FORSTER : English Turkish

n. Forster, soyadı; E.M.Forster, Edward Morgan Forster (
1970), İngiliz yazar("Hindistan'a bir Geçit ", "Howard'ın Sonu" ve "Manzaralı Oda" romanlarıyla ünlü olan)

FORSWEAR : English Turkish

v. tövbe etmek, yemin etmek, yeminle inkâr etmek

FORSWEAR ONESELF : English Turkish

yalan yere yemin etmek

FORSWEARER : English Turkish

n. yeminini inkar eden kimse; yalan yere yemin etmekten suçlu kimse; yalan yere yemin eden kimse

FORSWORN : English Turkish

adj. yalan yere yemin etmiş

FORSYTHIA : English Turkish

n. hor çiçeği

FORT : English Turkish

n. kale, hisar

FORT : English Turkish

n. kale, sığınak, takviye edilmiş yer; ordu üssü, kışla

FORT LAUDERDALE : English Turkish

Fort Lauderdale, Florida'da tatil şehri (ABD)

FORT ORANGE : English Turkish

Fort Orange, günümüzdeki Albany'ye (New York, ABD) 1624'te kurulan eski Hollanda askeri tabyası

FORT WAYNE : English Turkish

Fort Wayne, Indiana'da bir şehir (ABD)

FORT WORTH : English Turkish

Fort Worth, Teksas'ta bir şehir (ABD)

FORT-LAMY : English Turkish

n. Fort-Lamy, N'Djamena'nın eski adı (Çad'ın başkenti)

FORTE : English Turkish

n. kişinin en güçlü tarafı, en iyi yaptığı şey

FORTE : English Turkish

adv. kuvetle, sesli

FORTE FORTISSIMO : English Turkish

çok yüksek sesle (Müzik)

FORTE PIANO : English Turkish

yüksek daha sonra aniden yumuşak (Müzik)

FORTH : English Turkish

adv. ileri, dışarı, diğer, başka, sair

FORTHCOMING : English Turkish

adj. önümüzdeki, gelecek, yaklaşan, hazır, çıkacak olan, cana yakın, dost, konuşkan, açık sözlü

FORTHCOMING BOOK : English Turkish

kısa süre sonra halkın beğenisine sunulacak kitap, kısa süre sonra satışa çıkacak kitap

FORTHRIGHT : English Turkish

adj. içten, açık, dobra dobra, samimi