Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FREE TIME : English Turkish

oş zaman, bir kimsenin bir görev yerine getirmek zorunda olmadığı zaman

FREE TO DO : English Turkish

yapmakta serbest, yapılması denetlenmeyen, yapmada özgür; yapmak için müsait

FREE TRADE : English Turkish

serbest ticaret, ithalatta devlet tarifeleri veya gümrük vergileri olmadan ülkeler arasında kısıtlanmamış ticaret

FREE TRADE ZONE : English Turkish

serbest ticaret bölgesi, ithalatta devlet tarifeleri veya gümrük vergileri konulmadan ülkeler arasında kısıtlanmamış ticaret gerçekleşen bölge

FREE TRADER : English Turkish

serbest ticaret yapan kimse, serbest ticaret gerçekleştiren kimse; uluslararası serbest ticareti destekleyen kimse

FREE TRANSLATION : English Turkish

serbest çeviri, başka kelimelerle açıklama, bir şeyi farklı kelimeler ile belirtme

FREE UNIVERSITY : English Turkish

n. serbest üniversite, kurulu üniversitelerde sunulmayan alışılmadık kurslar ve dersler sunan öğrenciler tarafından kurulan bağımsız onaylanmamış kuruluş

FREE VERSE : English Turkish

serbest şiir, düzenli vezin veya erse ölçüsü olmayan, standart şekle uymayan şiir

FREE WHEEL : English Turkish

serbest teker, otomobil vitesinde bulunan bir alet; bisiklette bulunan alet

FREE WILL : English Turkish

n. özgür irade, gönüllü karar, serbest seçim; insan davranışının önceden planlanmış nedenlerden veya tanrısal müdahaleden ziyade özgürce üstlenildiğini belirten doktrin

FREE WILL CONFESSION : English Turkish

özgür irade itirafı, gönüllü itiraf

FREE WOMAN : English Turkish

özgür kadın, serbest bırakılan kadın; esaret veya bağlılığı olmayan kadın

FREE WORLD : English Turkish

özgür dünya, demokratik ve kapitalist tarafından yönetilen ülkeler (Komünist sistemekarşın)

FREE-FALL PARACHUTING : English Turkish

paraşütle serbest atlama, paraşüt atlayışının paraşütün açılmasından önceki kısmı

FREE-HANDED : English Turkish

eli açık, cömert; geniş gönüllü,savurgan

FREE-HEARTED : English Turkish

eli açık, cömert; samimi, açık, dürüst

FREE-LANCE PHOTOGRAPHER : English Turkish

serbest çalışan fotoğrafçı, bağımsız fotoğrafçı, belli bir çalışan tarafından devamlı olarak işe alınmış olmayan fotoğrafçı

FREE-RIDER PROBLEM : English Turkish

edava binici sorunu, genel ekonomik durumun zarar görmeyeceğine dair yanlış varsayım ile her bireyin kendi mali durumunu iyileştirdiği durum

FREE-THROW LINE : English Turkish

serbest atış çizgisi, bir oyuncunun karşı takım tarafından faule uğramasından sonra skor kaydetmeye çalıştığı çizgi (Basketbol)

FREEBEE : English Turkish

n. bedava, ücretsiz olan bir şey (ayrıca freebie)

FREEBIE : English Turkish

n. bedava, ücretsiz olan bir şey (ayrıca freebee)

FREEBOARD : English Turkish

n. fribord, geminin su üzerinde olan kısmı (Denizcilik)

FREEBOOT : English Turkish

n. yağmacı, korsan, çapulcu, haydut

FREEBOOT : English Turkish

v. yağmalamak, çalmak, soygun yapmak, talan etmek, soymak; haydut gibi davranmak

FREEBOOTER : English Turkish

n. korsan, yağmacı, çapulcu