Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FREQUENTATIVE : English Turkish

adj. tekrarlama bildiren

FREQUENTATIVE VERB : English Turkish

n. tekrarlama bildiren fiil, tekrarlayan eylem veya durum belirten fiil (Gramer)

FREQUENTED : English Turkish

adj. işlek, ayaküstü

FREQUENTED PLACE : English Turkish

n. uğrak

FREQUENTER : English Turkish

n. devamlı müşteri, müdavim

FREQUENTLY : English Turkish

adv. sık sık, sıkça, çoğu kez, çoğunlukla

FREQUENTLY ASKED QUESTION : English Turkish

n. Sıkça Sorulan Sorular, SSS, sık sorulan soru, İnternet'te sıkça sorulan soru

FREQUENTNESS : English Turkish

n. sık sık olma durumu, düzenlilik, sıklık; frekans

FRESCO : English Turkish

n. fresk, nakış

FRESCO : English Turkish

v. fresk yapmak

FRESCOER : English Turkish

n. fresk yapan kimse, fresk resmeden kimse

FRESCOIST : English Turkish

n. fresk yapan kimse, fresk resmeden kimse

FRESH : English Turkish

adj. taze, günlük, yeni, körpe, temiz, giyilmemiş, ışıl ışıl, hayat dolu, serin, canlı, zinde, dinç, arsız, küstah, yüzsüz

FRESH : English Turkish

adv. taptaze, taze taze

FRESH : English Turkish

n. serinlik, denize dökülen akarsu

FRESH AIR : English Turkish

açık hava, temiz saf hava, kırsal bölge havası

FRESH AIR FRIEND : English Turkish

n. temiz hava delisi

FRESH AS A ROSE : English Turkish

gül gibi taze, çiçek açan, güzel görünen

FRESH BLOOD : English Turkish

taze kan, destek birlikleri, yeni askerler (savaşta); yeni ekler veya üyeler (işçiler, vs.);henüz kurumamış olan kan

FRESH BREEZE : English Turkish

şiddetli rüzgar, oldukça kuvvetli rüzgar

FRESH CHAPTER : English Turkish

yeni bölüm, yeni kısım

FRESH COMPLEXION : English Turkish

canlı cilt, genç ve sağlıklı görünen cilt

FRESH MEAT : English Turkish

taze et, yakında kesilmiş olan hayvandan kesilen et; destek birlikleri (savaşta); yeni gelenler

FRESH MILK : English Turkish

taze süt, inekten yeni sağılmış olan süt (veya keçiden, vs.)

FRESH NEWS : English Turkish

yeni haberler, yeni bilgi, son bildiri veya bülten