Multilingual Turkish Dictionary

English

English
GLAZED EYES : English Turkish

donuk gözler, sert ifade ile bakan gözler, vahşice sabitlenmiş gözler, ifadesiz gözler, dalgın gözler

GLAZED FROST : English Turkish

n. don, kırağı (donmuş)

GLAZED PAPER : English Turkish

kuşe kâğıt

GLAZER : English Turkish

n. cilacı, perdahçı, cila makinesi, sır kaplamacı

GLAZIER : English Turkish

n. camcı, perdahçı, sır kaplamacı

GLAZIER'S PUTTY : English Turkish

cam macunu, kalıcı bir şekilde tutturmak için camın bağlantı yerleri etrafına uygulanan malzeme

GLAZIER'S WORK : English Turkish

n. camcılık

GLAZIERS' PUTTY : English Turkish

n. camcı macunu

GLAZIERY : English Turkish

n. camcılık, cam üretimi, cam yapımı

GLAZING : English Turkish

n. cam takma, camcılık, cam, camekân, jöle kaplama, sır, cila, mine, emaye, parlaklık

GLAZY : English Turkish

adj. parlak, cam gibi görüntüsü olan

GLEAM : English Turkish

n. ışın, pırıltı, ışık, parlaklık, parıltı

GLEAM : English Turkish

v. ışın yaymak, parıldamak, ışıldamak, pırıldamak, parlamak, ışımak

GLEAM OF HOPE : English Turkish

umut ışığı

GLEAMED WITH HAPPINESS : English Turkish

mutlulukla parıldıyordu, çok mutluydu

GLEAMING : English Turkish

adj. parlayan, ışıldayan, yansıtan

GLEAMINGLY : English Turkish

adv. parıl parıl, yanarak, ışık tutarak, parlayarak

GLEAMY : English Turkish

adj. ışıl ışıl, parlak, gösterişli; pırıl pırıl

GLEAN : English Turkish

v. toplamak, derlemek, hasat sonrası kalan başakları toplamak, bağbozumu sonrası üzüm toplamak

GLEANABLE : English Turkish

adj. toplanabilir, derlenebilir, harmanlanabilir

GLEANER : English Turkish

n. derleyen, koleksiyoncu

GLEANINGS : English Turkish

n. toplama, derleme, bilgi

GLEBE : English Turkish

n. vakıf arazisi, toprak, yer

GLEE : English Turkish

n. neşe, sevinç, keyif, çok sesli şarkı, ozan

GLEEFUL : English Turkish

adj. neşeli, şen, sinsice gülen, komşusuna gülen