English
GLEEFULLY : English Turkish
adv. sevinçli bir şekilde, neşeli bir biçimde, kaygısız bir şekilde, mutlu bir şekilde
GLEEFULNESS : English Turkish
n. sevinçli olma, neşeli olma; şenlik; neşe; sevinçten uçma, coşku
GLEEMAN : English Turkish
n. ozan
GLEESOME : English Turkish
adj. mutlu, çok sevinçli, neşeli, şen, mesut; neşe dolu
GLEET : English Turkish
n. iltihaplı akıntı, bazı yaralardan salgılanan ince sulu salgı; kronik be soğukluğu; (atlarda) iltihaplı burun akıntısı, yoğun akıntıya neden olan geniz yolu iltihabı (Veterinerlik)
GLEETY : English Turkish
adj. iltihaplı akıntıyla ilgili, iltihaplı akıntı ile ilgili veya benzeyen; yara veya ülser salgısı ile ilgili veya benzeyen; belsoğukluğu ile ilgili veya benzeyen
GLEN : English Turkish
n. vadi, dar vadi
GLENDALE : English Turkish
n. Glendale, Amerika Birleşik Devletleri'nde birkaç şehir ismi
GLENGARRY : English Turkish
n. İskoç şapkası
GLENN : English Turkish
n. Glenn, erkek ismi; soyadı; John Glenn (1921 doğumlu), Ohio'lu Amerikalı astronot ve eski ABD senatörü, Dünyanın yörüngesinde dolaşan ilk Amerikalı (1962'de), uzayda yolculuk yapan en yaşlı adam (1998'de)
GLENN SEABORG : English Turkish
n. Glenn Seaborg, Glenn Theodore Seaborg (
1999),
1971 yılları arası Atom Enerjisi Komisyon'u başkanı olduğu zaman plutonyumun ortak bulucusu ABD'li kimyager, 1951 yılında Edwin McMillan ile birlikte Kimya dalında Nobel ödülü ortak sahibi
GLENOID : English Turkish
adj. glenoid, (Anatomi) hafif çukuru olan (kemik şekli ile ilgili)
GLENOIDAL : English Turkish
adj. glenoid, (Anatomi) hafif çukuru olan (kemik şekli ile ilgili)
GLENWOOD : English Turkish
n. Glenwood, Iowa'da bir şehir (ABD); Minnesota'da bir şehir (ABD)
GLIA : English Turkish
n. gliya, nöroglia, sinir dokusunu destekleyen bağ dokusu; beynin destek dokusu
GLIADIN : English Turkish
n. gliadin, glütenden elde edilen ve gıda ürünü olarak kullanılan madde
GLIB : English Turkish
adj. dilli, konuşkan, dil döken, kolayca söylenen, çevik, üstünkörü, yarım yamalak
GLIB SOURCE : English Turkish
güvenilir olmayan bilgi kaynağı, doğruluğu ve içtenliği şüpheli olan bilgi kaynağı
GLIBLY : English Turkish
adv. ikna edici biçimde, becerikli bir şekilde, pürüzsüz bir biçimde; kolayca; akıcı bir biçimde; dikkatsizce, düşüncesizce
GLIBNESS : English Turkish
n. akıcılık, netlik, yüzeysellik, üstünkörü olma
GLIDE : English Turkish
n. kayma, havada süzülme, planör ile uçma, ses değişimi [dilb.], yarı ünlü [dilb.]
GLIDE : English Turkish
v. kaymak, süzülmek, motorsuz uçmak
GLIDER : English Turkish
n. planör, kayık, tekne, planör pilotu, kayakçı
GLIDER PILOT : English Turkish
planör pilotu
GLIDING : English Turkish
n. kayma, süzülme, akış, planör ile uçma, plânörcülük
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani