English
GLOBOSITY : English Turkish
n. küresellik, yuvarlaklık
GLOBULAR : English Turkish
adj. küre biçiminde, küresel, küre şeklinde, küreciklerden oluşan
GLOBULAR CLUSTER : English Turkish
küresel küme, yerçekimi kuvvetiyle bir arada tutulan yaklaşık olarak bir milyon yıldızdan oluşan küre şeklindeki küme (Astronomi)
GLOBULAR LIGHTNING : English Turkish
n. küresel şimşek
GLOBULARITY : English Turkish
n. küre şeklinde olma, küre biçiminde olma; yuvarlaklık
GLOBULARLY : English Turkish
adv. küre şeklinde, daire biçiminde; küre biçiminde
GLOBULARNESS : English Turkish
n. küre biçimi, yuvarlaklık; küre şekli
GLOBULE : English Turkish
n. kürecik
GLOBULIN : English Turkish
n. globulin (kan proteini)
GLOBUS : English Turkish
n. yerküre, top, küre, yuvarlak cisim
GLOBUS HYSTERICUS : English Turkish
n. boğazda düğümlenme, (Psikiyatri) tıbbi nedeni olmayan ve genellikle belirli ruh durumlarıyla ilgili olan boğazında yumru varmış gibi hissetme veya yutkunamama hissi
GLOCALISATION : English Turkish
n. yerel özellikleri koruyarak küresel hale getirme, global ticaret için tasarlanmış ancak yerel kültürlere veya kanunlara uygun olan ürünler veya hizmetler yaratma; (Bilgisayar) bir ürünü veya hizmeti her yöreye veya kültüre özel bir şekilde uyması için uyarlayarak küreselleştirme (ayrıca glocalization)
GLOCALIZATION : English Turkish
n. yerel özellikleri koruyarak küresel hale getirme, global ticaret için tasarlanmış ancak yerel kültürlere veya kanunlara uygun olan ürünler veya hizmetler yaratma; (Bilgisayar) bir ürünü veya hizmeti her yöreye veya kültüre özel bir şekilde uyması için uyarlayarak küreselleştirme (ayrıca glocalisation)
GLOCK GUN : English Turkish
Glock tabancası, Avusturya'ya ait tabanca ticari markası
GLOCKENSPIEL : English Turkish
n. orkestra çanı, çana benzer sesler çıkaran müzik aleti
GLOGG : English Turkish
n. glogg, Noel zamanında İskandinav ülkelerinde servis yapılan birçok baharat şarap ve likör içeren sıcak kokteyl
GLOM : English Turkish
v. çalmak, hırsızlık yapmak, haczetmek; kapmak; göz ucuyla bakmak, bakmak
GLOMERATE : English Turkish
adj. yığılmış, dürülü; kümelenmiş; bir yumak içine toplanmış
GLOMERULAR : English Turkish
adj. glomerüler, glomerül ile ilgili, küçük kan damarlarından oluşan yumakçık (Anatomi)
GLOMERULAR FILTRATION RATE : English Turkish
glomerüler filtrasyon hızı, böbreğin atık filtrasyonu ve çıkarmasının ölçümü, GFR (Tıp)
GLOMERULE : English Turkish
n. çiçek kümesi
GLOMERULONEPHRITIS : English Turkish
n. glomerülonefrit, böbrekteki kan damarlarını etkileyen hastalık (Tıp)
GLOMERULUS : English Turkish
n. glomerül, küçük kan damarları yumakçığı (Anatomi)
GLOMUS : English Turkish
n. glomus, arteriyollardan oluşan küre biçimindeki küçük kütle (Anatomi)
GLOOM : English Turkish
n. karanlık, kasvet, hüzün, sıkıntı, sıkıntılı bakış, belirsizlik, kararma, hüzün çökme
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani