Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
SYSTEM : German Turkish

n l. (Gesamtheit) sistem, cümle, heyet, manzume, dizge
^Doktrin) sistem, doktrin, cişir, ö^reti, mesiek
(Schule) ekol, mektep
(Methode) sistem, usul, yol, yöntem, metot
(Regierun^sform) rejim
atik / tasnif, smiflama °atisch sistematik, sistemli, planli, metodik, metotlu, yöntemli 9atisieren nizamlastirmak, sistematize etm., sistemlestirmek °los usulsüz, sistemsiz, tertipsiz
losigkeit / sistemsizlik, tertipsizlik
Spieler m (bei Roulett) sistemci

SYSTOLE : German Turkish

med. takabbuz, kisilma

SZENAR : German Turkish

(-ium) n Th. senaryo
e / l. sahne
(e-s Aktes) meclis, celse, bölümcük, kesim
(Vorhaltung, Streit) sitem, yüzleme, kavga
(Anblick, Bild) manzara
(Vorgang) olay, hadise; j-m e-c ^ machen b-ne fena halde cikismak; b-ne yüksek sesle serzeniş yapmak; hinter der — perde arkasinda; in ~ setzen l. Th. sahneye koymak
(arrangieren) tertip (tanzim, aranje) etm.; kurmak
(sich) gösteri? yapmak; b-ne tesir etmek niyetinde olm.; Beifall bei offener ~ Th. ara alkisi; stumme ^ sessiz tablo
en.applaus m Th. ara alkisi
erie / l. Th. sahne dekoru; mizansen
(Rundblick) panorama
(Landschaftsbild) peyzaj SiWafbot. yildiz sümbülü; sümbülü Meryem

SZYLLA : German Turkish

l. griech. Myth. (Messina bo^azinda) bir deniz canavan
ßg. cok tehlikeli bir akinti; zwischen ~ und Chor^bdis fig. iki müthiş tehlike arasmda

: German Turkish

(German Youth Slang
German) Naherholunggelände im Nordwesten von Germering, wo man ungestört ein feuer machen kann

SÄBEL : German Turkish

m l. kilic
(türk. Krummschwert) pala; (kleinerer) yatagan
(Fecht9) sabr
(m. schmaler Klinge) kamci kilic; den ^ schwingen kilic savurmak; e-n ^ tragen kilic takmmak; mit dem ^ rasseln l. kilicim sakirdatmak
fig. kilica dayanmak; harp tehdidinde bulunmak Qbeinig kilicbacak. e^ribacak(-li); paytak
duell n kilic düellosu; ein ^ austragen kilicia düello etm.
hieb m kilic darbest (bzw. yarasi); e-n ^ versetzen kilic atmak
klinge / kill? namlusu
korb m kilic kabza korkulugu; balcak ^n F hum. beceriksizce kesmek
scheide / kilic kini
schnäbler m zo. kilicgagali
troddel / kilic püskülü

SÄKULARISIEREN : German Turkish

layikleştirmek

SÄUBERLICH : German Turkish

l. s. sauber
(sorgfaltig) itina (özen, dikkat, ihtimam) ile yapılan;/^ — titizce

SÄUBERN : German Turkish

l. temizlemek, ovmak
(Partei. Regierung usw.) tasfiye etm., taramak °ung / temizleme, tasfiye °ungs.-aktion / temizleme faaliyeti; tathir ameliyesi; tarama hareketi; e-e ^ durchführen (z. ß. in der Sprache) temizlik yapmak, dili tasfiye etm

SÄUERLICH : German Turkish

l. ekşimtırak; buruk lezzetli; kekre(-msi)
fiğ. asık suratlı; alıngan; kolayca gücenen; ^ schmecken ekşiye çalmak

SÄUERN : German Turkish

l. ekşitmek
ehem. asitle(ndir)mek, tahmir etm., hamızileştirmek
(Teig) mayala(ndır)mak; (intr.) selt. ekşimek

SÄUGEN : German Turkish

çocuğa meme vermek; çocuğu emzirmek, ırza etm

SÄUGETIERE : German Turkish

pl.
memeli hayvanlar; memeliler; zatüsse- daya

SÄULENABSCHLUß : German Turkish

m sütun başlığı
abstand m direkler arası
deckplatte / sütun başlığı tablası; abaküs, mahmel-fuß m sütun kaidesi; kürsü taşı; ayaklık, piyedestal
gang m;
halle/sütunlar arası; kemeraltı; çevre dehliz; peristil, revak, kolonat, portik
kaktüs m bot. mum fidanı
knauf; •knopf m sütun başlığı
platte / l. s. deckplatte
s.
fup.
reihe / peristil
schaft m sütun gövdesi; direk bedeni

SÄURE : German Turkish

l. ekşilik, hamıziyet
(von Obst usw.) burukluk
ehem. asit, hamız 2bestandig, 9fest aside dayanıklı Ofrei asitsiz
grad m ehem. hamıziyet, asitlik; asit derecesi

SÄUREHALTIG : German Turkish

asitli ^messer m asidimetre, asitölçer; mikyası hamız Overglftung / med. asidoz

SÄUSELN : German Turkish

l. hışıldamak, vızıldamak
(flüstem) fısıldamak

SÖCKCHEN : German Turkish

n soket

SÖHNCHEN : German Turkish

n oguicuk; verzogenes ~ simartilmis (erkek) (o-cuk; hanim eviädi

SÖLDLING : German Turkish

m;
ner m ücretli asker; pej. mersener

SÖLLER : German Turkish

m va. eskiden bir nevi balkon

SÜCHTIG : German Turkish

müptelä, düskün, opioman, afyonkes, morfinist, morfinoman. kokainoman, toksikoman v. s. 2keit/iptilä, düskünlük, opiomani, afyonkeslik, morfinizm, kokaino-mani, toksikomani v.s

SÜD : German Turkish

s. S"den.
afrika n.pr. Güney Afrika
afrlkaner(ln /) m ^aT^^kan^sch Güney Afrikali die Südafrikanische Union n.pr. Güney Afrika Birli^i
amerika n.pr. Güney Amerika
amerikaner(ln f) m; 2amerikanisch Güney Amerikah

SÜDDEUTSCH : German Turkish

Güney Almanya ile ilgili 91and Güney Alman-ya

SÜDEN : German Turkish

m güney, cenup; naut. kible