Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
WEIßFICHTE : German Turkish

fro/. beyaz cam sakiz agaci
fisch m zo. akbalik 2gekleidet beyaziar giymi? 2gelb acik san 2§lühend akkor (halinde); mütesehhip
glut / akkor(-luk), nanbeyza; tesenhüp;
/! zur ~ bringen ßg. b-ni son derecede hiddet-lendirmek 2haarig aksacli
käse m s. Quark (1,2)
klee m bot. üclerne yonca
kohl m;
kraut n bot. göbek lahana 21ich beyazimsi, beyazimtirak, akca, akcil ^nähcn camasir dikmek
pappel / bot. akcakavak, akkavak
»•ussen pl. (pol. und ethnogr.) Beyaz Ruslar
rußland n.pr. Beyaz Rusya
innne fbot. ak carn agaci
waren pl. mani-fatura, (öezzaziye)
warenverkäufer m manifaturaci, göm-lekci, (bezzaz) 9waschen ßg. ternize cikarmak, tebriye (od. ibra) etm., aklamak
wein m beyaz sarap
würz / bot. mührü Süleyman

WELCH : German Turkish

l. hangt, ne
ki o
biraz, bazi; ^ (auch) immer her ne (od. hangi).
ise;
er davon? Hangisi? ^ schone Blumen! Ne güzel cicekler! Haben Sie Geld? Ja, ich habe
es. Paraniz var mi ? Evet, biraz param var. ~ ein Mann! Ne adam!
erlel ne türlü, ne gihi

WELK : German Turkish

l. solgun, solmus, pörsümüs, kuru, ölgün, kart, gec-mis (a. fig.)
(schlaff) sarkik, gevsek, cansiz; pelte gibi
en solmak, sararmak, ölmek, kurumak, pörsümek, gec-mek

WELLBLECH : German Turkish

n oluklu teneke (bzw. sac)
baracke / tenekeli kulübe
dach n oluklu sacli cati

WELLE : German Turkish

l, dalga. talaz
(im Haar) a) (WasserQ) ondüle b) (Dauere) permanant
techn. satt, mil, mihver, eksen; die — e-s Gangspills naut. irgat mihveri;
n schlagen (Meer) calkanmnk, dalgalanmak, talazianmak "n l. (Haar) ondüle (bzw. permanant) yapmak
(Blech, Pappe) oluklandirmak; sich ^ (Gelände) dalgali olm.; gewellt \\. ondüle
oluklu
kivir kivir; kivnm kivnm

WELLENBEREICH : German Turkish

m: Rundfunkgerät mit drei
en ü

WELLIG : German Turkish

dalgali; dalga dalga; kivnm kivnm;
es Gelände inisli cikisli arazi

WELLPAPPE : German Turkish

oluklu mukavva

WELPE : German Turkish

m kürt (köpek, tilki) yavrusu

WELS : German Turkish

m zo. yayinbaligi; atbali^i

WELSCH : German Turkish

z.va. ttalyan, Fransiz. Romans veya tspanyol

WELT : German Turkish

l. dünya, älem, cihan. feiek
s. Weltall.
(Erde) yeryüzü
(Erdkugel) küreiarz, yerküre; die Neue ^ Yenidünya; die vornehme ^ yüksek sosyete; hayiayf; Die Güter der ~ sind nun einmal ungleich verteilt. Feiek boyiedir, kimine kavun yedirir, kimine kelek. Spr.; das Ende der ^ l. cehennemin bucagi
rel. klyamet günü; hasir; Dort ist die ^ mit Brettern vernagelt. F hum. Orasi dünyanin bir ucu. auf die (od. zur) ^ kommen dünyaya gelmek; dogmak; aus der ^ schaffen ortadan kaldirmak; bertaraf etm.; Stimmen aus e-r anderen
^ gaipten gelen sesler; Was in aller ^ dachten Sie? Allah askina, ne dü-sündünüz? in die ~ setzen l. dogurmak
(Nachrichten, Gerüchte usw.) haberler savurmak; in der ganzen — yer-yüzünde; in der ganzen ~ bekannt dünyaca taninmis; Er weiß nicht, was in der ~ vor sich geht. Ahvali älemden (od. dünyadan) haberi yok. mit sich und der
~ zufrieden ferih fahur; wer von der ^ nichts kennt gemiyi duvarda gören; sich von der ^ zurückziehen dünyadan gecmek; ein Mann (eine Dame) von
~ s. weltgewandt, zur ~ bringen dünyaya getirmek; dogurmak

WELTABGESCHIEDEN : German Turkish

l. (P.) münzevi
(Ort) tenha, issiz

WELTABGEWANDT : German Turkish

dünyasindan gecen

WELTALL : German Turkish

n käinat, evren, acun, kozmos

WELTANSCHAULICH : German Turkish

idrolojik

WELTANSCHAUUNG : German Turkish

f dünya görüsü; hayati telakki tarzi; ideoloji; solche Urteile, die den Einfluß fremder
en verraten böyle yabanci ideolojili hükümler

WELTAUSSTELLUNG : German Turkish

f milletlerarasi sergi; enternasyonal fuar

WELTBEKANNT : German Turkish

dünyaca tanmmis;

WELTBERÜHMT : German Turkish

dünyaca tanınmis; cihansümul söhretli

WELTBERÜHMTHEIT : German Turkish

f alemsümul söhret

WELTBESCHREIBUNG : German Turkish

f kozmografya

WELTBUND : German Turkish

m milletlerarasi birligi

WELTBÜRGER : German Turkish

m kozmopolit; dünya vatandasi

WELTBÜRGERTUM : German Turkish

n kozmopolitizm; kozmopolitlik