Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
WISSENTLICH : German Turkish

l. suurlu, iltizami
(absichtlich) kasti; (Adv.) bilerek; bile bile; mahsus, kästen; iyi vardim da (yap-madim)

WITTERN : German Turkish

l. (riechen) bsin kokusunu almak (a. ßg.)
fig. sezmek; Unheil ^ seamet sezmek; beyni bulanmak

WITTERUNG : German Turkish

l. (Wetter) hava
(Geruch) koku
ßg. sezis, hissikableivuku; bei günstiger ^ hava müsait oldugu tak-dirde ^s.beständ^g hava tesirlerine dayanikii
s.einfluß m hava tesiri "s.unischlag m ani hava degismesi
S.Verhältnisse pl. hava durumu; hava hal ve sartlan; infolge ungünstiger ^ havanin muhalcfeti yüzünden

WITTLING : German Turkish

m
akbalik

WITWE : German Turkish

dul (kadm); (im pl. a.) eramil
n.geld n eramil maasi
n.kleidung/dullann matem klyafeti
n.pension/ dul kadinlara baglanan tekaüdiye; eramil maasi; dul ayligi
n.schaft / dulluk
n.schieier n dul kadinlann kullandigi nikap
n.stand m;
n.tu»n n dulluk
r m kansi Ölmüs erkek; dul (erkek)

WITZ : German Turkish

m l. nükte, nükteli bulus; espri
(Verstand, Schlauheit) akil, zekä, kurnazilk
(Spaß) saka, latife
(Wortspiel) kelime oyunu
(Einfallsreichtum) nüktedanlik
(Pointe) nükte; püf noktasi; Mach keine
ef l. §akaya cevirme! §aka bertaraf! ts saka götürmez.
(Unglaublich) tnanilmayacak seylOlur mu böyle bir seyPCiddi mi söylüyorsun?
e machen (od. reißen) nükteler söylemek (savurmak, sacmak, sarf etm.); (über) hakkinda espri yapmak; dreckige
e reißen acik sacik latifeler yumurtla-mak
Matt n mizah mecmuasi
bold m sakaci, latifeci, nükteci; espri yapan; cinasci
elei / pej. yavan nükte; cinascilik ^eln pej. yavan nükteler savurmak; (über) b-ne, bse takilmak Q\\g l. nükteli, esprili, zarif. ümoristik
(P.) nüktedan; espri sahibi; sakaci; zarif sözlü; ince fikirli;
e Bemerkungen machen espri yapmak 21gen z.va. akillandirmak; s.a. gewitzigt, ^los l. esprisiz, nüktesiz
F manasiz, sikici. tatsiz tuzsuz; yavan

WIßBEGIER : German Turkish

(-de) / l. ögrenme hirsi
(Neugier) tecessüs merak 2ig l. ögrenmege hirsli
(neugierig) mütecessis merakli

WO : German Turkish

l. (interr.) nerede, neresi
(relat.) (ki) orada; (ki) o zamanda
wo
. (immer) auch nerede
.
ise
z.va. sayet, eger
F (irgendwo) (herhangi) bir yerde, bir tarafta
(In Zss. m. e-r Präp.) (bei vokalischem Anlaut wor-) anstelle des Relativpr.; ~ ist... Nerededir? Nerede bulunuyor? ~ sind wir hier? Burasi neresi? ^ tut es weh? Neresi agnyor? Hier ist es, ^ ich wohne, otur-dugum yer burasi; zu e-r Zeit, ^ man an so et. nicht dachte böyle seylerin düsünülmedi^i bir devirde; ^ er auch stecken mag nerede bulunursa bulunsun; ^ nicht aksi takdirde; yoksa; ve yahut da; ~ werde ich so dumm sein? Beni aptal mi sandin (samyorlar)? öyle aptallik eder miyim? s.a. woanders; womöglich; ach wo; i wo!

WOANDERS : German Turkish

l. baska yerde
(ki) aksi takdirde; (ki) yoksa; mit seinen Gedanken ~ sein fikri perisan olm.; dalgin olm.; V: gir gecmek; Jedes Stück liegt ~. Her parcasi bir tarafta. Versuchen Sie es ^1 Baska kapiya müracaati
hin baska yere

WOBEI : German Turkish

l. (interr.) nenin yaninda (od. yakininda); nerede; hangi hususta (iste)
(relat.) ki o seyin yaninda (yaki- nmda); ki orada; ki o münasebetle; ki o iste

WOCHE : German Turkish

hafta; die ~ haben F b-de hafta nöbeti olm.; in e-r ~ l. bir hafta icinde
(heute in e-r ^) haftaya bugün
(etwa in e-r ^) bir haftaya kadar; dreimal die (od. in der) ^ haftada üc defa; bis spätestens in e-r — ha^tasma; in die
n kommen lo^usa bulunmak; bir cocuk dogurmak; die ^ über hafta arasinda; ^ um ^ hafta behafta; vor Ablauf e-r ~ haftasma kalmaz

WOCHENANFANG : German Turkish

m hafta basi
bett n loğusalik, nifas; das ^ überstanden haben kirki cikmak
bett.fieber n med. logusa hastaligi; hummai nifasi
bericht m haftalik rapor
blatt n haftalik gazete (bzw. dergi)
ende n hafta sonu (orf. tatili); vikent
karte/haftalik karne (od. abonman)
lang haftalarca
lohn m haftalik ücret
markt m hafta pazan
ruhetag m pazar tatili
schau / (Film) aktüalite filmi; tönende ~ sesli aktüalite filmi; Stil der ^ lit. parcali tarz
tag m l. hafta günü
(Werktag) cahsma (od. is) günü; adi (od. baya^i) gün; sich im ^ irren gününü sasirmak ^(ags (Adv.) is günleri

WOCHENWEISE : German Turkish

haftalik; hafta hesap edilerek

WODKA : German Turkish

m votka

WODURCH : German Turkish

l. (interr.) ne ile; ne suretle
(relat.) (ki) onunia, (ki) o surette

WOFERN : German Turkish

sayet, eger, sartiyle; beansart ki; ~ nicht meger ki

WOFÜR : German Turkish

l. (interr.) a) neye; ne icin b) (tauschend) neye mukabil
(relat.) a) (ki) onun icin b) (tauschend) (ki) onci mukabil; ~ hältst du mich denn? Kim oluyormusum sanki? — soll das gut sein? Bu neye yarar?

WOGE : German Turkish

(büyük) dalga; talaz

WOGEGEN : German Turkish

l. (interr.) a) neye karsi b) (tauschend) neye mukabil
(relat.} a) (ki) ona karsi b) (tauschend) (ki) ona mukabil
halbuki; olmasma mukabil

WOGEN : German Turkish

l. dalgalanmak, talazianmak, temevvüc etm.
(schwellen) kabarmak
(sich bewegen) hareket etm., sallanmak

WOHER : German Turkish

l. (interr.) nereden; hangitaraftan; nasil, ne suretle
(relat.) (ki) oradan; (ki) o suretle; "^ kommen Sie? (öd.) Wo kommen Sie her? l. Nereden geliyorsunuz?
(Wo sind Sie beheimatet?) Nerelisiniz?^ wissen Sie das? Bu-nu nereden biliyorsunuz?^ er auch kommen mag nereden gelirse gelsin

WOHIN : German Turkish

l. (interr.} nereye; ne tarafa
(relat.} (ki) oraya; ^ gehen Sie? (od.) Wo gehen Sie hin? Nereye gidiyor-sunuz? ~ er auch gehen mag nereye giderse gitsin; ~ des Wegs? Nereye böyle?

WOHINGEGEN : German Turkish

halbuki; olmasma mukabil; fakat, ise

WOHL : German Turkish

n l. iyilik
(Gesundheit) afiyet, sihhat
(Heil) selä-met, hayir
(Glück) saadet, mutluluk
(Wohlstand) refah, ikbal
(Nutzen) fayda, menfaat; das — und Wehe saadet ve feläket; Unser — und Wehe liegt in seinen Händen. Varhgimiz onun elinde (od. onunia kaim). Auf Ihr ^I Afiyetinize! Sihhatinize! (förmlicher): §erefinizel Zum ~/ (bei Niesen) $ifalar olsun! (yOk yasa(-ymiz)!

WOHLAN : German Turkish

poet. l. Haydi olsun! Pekälä!
Haydi gidelimi