Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
WORTAKZENT : German Turkish

akzent m vurgu ~arm l. (Sprache) kelimece fakir; sözlügü kücük
(Darlegung) kuru
armut / lugat aziigi
arten pl. gr. söz bölükleri; aksami keläm
bedeutungs.lehre / ling. semantik
bildung / kelime teskili
blindheit / med. s. Alexie.
bruch m sözünü tutmama; vefasizlik; agizlilik; kallesli ^brüchig sözünü tutmayan; hanis

WORTFAMILIE : German Turkish

ling. söz familyasi
folge / kelime sirasi; söz zinciri
fügung / l. (Zusammensetzung) terkip
(Satzkonstruktion) insa
fügungs.lehre / gr. nahiv, sentaks
,
führer(in/) m sözcü, portparol; baskasi namma konusan kimse
fülle/ l. kelime bollugu; itnap; tatvili kelam
s. Weitschweifigkeit,
gefecht n münakasa, münazaa; dil dalasi
geklingel n cafcafli sözler; lugat paralama; dekla-masyon; seklen parlak, mealen bo§ sözler; fraz, edebiyat 9getreu metne sadik kalan (bzw. kalarak); kelimesi keli-mesine; ayncn, harfiyen °gewandt taläkatli, natikali, cerbezeli
gewandtheit/cerbeze 2karg suskun, sessiz; sesi cikmaz; süküti. dilsiz; dilini yutmus; ~ werden lassen dilsiz etm.
kargheit/dilsizlik, sükuttlik, sessizlik
klauber m pej. kelimeleri intihap hususunda fazia titizlik gösteren kimse; kill kirk yaran kimse
künde / leksiko-loji; etimoloji ve semantik bilimlerinin genel adi "laut m metin, lafiz; folgenden ~ haben metni aynen söylc olm

WORTLOS : German Turkish

süküti, sessiz; (Adv.) susarak; sesini cikarmadan
reich l. kelimece zengin; sözlügü büyük
pej. itnapli; sözü bol; et. ^ darlegen bsi uzun uzadiya anlatmak;
es Geschwafel F laf bolliigu ^schatz m lugat hazinesi; lugat, vokabüler. leksik ~schatzuntersuchung / leksik arastirmasi ^schwall in pej. laf (od. agiz) kalabaligi; itnap, tumturak, verbalizm
sinn m lugatmanasi; sözanlam ^spieln kelime oyunu; cinas
spielerei / kelime cambaziigi
stamm m l. kelime kökü
(Ggs. Endung) asii madde
stellung / s. ^folge.
streit m s.
wechsel.
verdreher m kötü niyetle b-nin sözlerini fenaya tevil (od. tefsir) eden; sofist
wechsel m agiz kavgasi; dil dalasi; afisma, münazaa; V: haraza; e-n ~ haben cekismek. münazaa etm.
wiederholung / (wie z.B. yavas yavas) ikizleme
witz m s.°spiel.
wörtlich kelimesi kelimesine; motamo

WORUM : German Turkish

l. (interr.) a) nenin etrafin(d)a b) (Thema) ne üzerine, ne hakkmda
(relat.) a) (ki) onun etrafmda b) (ki) onun hakkinda; vgl. wo (6); ^ handelt es sich? Mev-zubahis olan sey nedir?

WORUNTER : German Turkish

l. (interr.) a) nenin altin(d)a b) (Menge) nenin arasm(d)a
(relat.) a) (ki) onun altm(d)a b) (Menge) (ki) onun arasm(d)a; vgl. wo (6)

WORÜBER : German Turkish

l. (interr.) a) ne üzerine; ne üzerinden; neden b) (Thema) nenin hakkmda
(relat.) a) (ki) onun üzerine (od. üzerinden) b) (Thema) (ki) onun hakkmda; vgl. wo (6); ~ lachst du? Neden gülüyorsun?

WOSELBST : German Turkish

z.va. (ki) orada

WOVON : German Turkish

l. (interr.) neden
(relat.) (ki) ondan; ~ sprechen Sie? Neden bahsediyorsunuz?

WOVOR : German Turkish

l. (interr.) neden
(relat.) (ki) ondan; ^fürchtest du dich? Neden korkuyorsun?

WOZU : German Turkish

l. (interr.) neye; ne diye; ne demeyc; ne läzim; nicin; hangi maksatia
(relat.) (ki) onun icin; (ki) o maksatia; ^ denn die ganzen Umstände? Bu kadar külfete ne hacet? Und ^ denn auch? Hern ne lüzumu var? Nideyim ki? ~ noch kommt, daß

§u da vardir ki...; Häveten, zamimeten; ek (od. ulama) olarak

WRACK : German Turkish

n \\. gemi enkazi (od. lesi)
fig. (P.) sihhati harap olan kimse; bir deri bir kemik; hirtlambasi cikmis
barsch m zo. iskorpit
boje;
tonne fnaut. le§ samandirasi

WRIGGEN : German Turkish

(Boot) nauL boyana etm. 2er m naut. boyanaci °riemen m naut. boyana küregi wringen (Wäsche) s. auswringen

WUCHER : German Turkish

m \\. (Geld9) murabaha(-cilik), tefecilik
(Waren2) ihtikar, vurgunculuk, boguntu, istifcilik; ^- treiben s. Sn (2).
blume / bot. sigirgözü, aynabakar; mandllya cicegi
ei / s.
handel.
er m l. (GeldQ) murabahaci, tefeci
(Waren^) muhtekir. vurguncu, boguntucu. istifci
gewinn m fahi§ kär; murabahaci kän 2isch:
er Zins fahi§ faiz
handel m ihtikär, vurgunculuk
miete / fahi$ kira °n l. spez. bot. üremek, türemek, azmak, yayilmak
(Wucher treiben) a) murabahacilik etm., tefecilik etm. b) ihtikär (od. vurgunculuk) yapmak
mel. (m. seinem Pfund) istidadindan iyice istifade etm. °nd: überall ^ (Unkraut) arsiz
preis m fahi$ fiyat-ungfmed. ur, verem, lahmi zait
Zinsen pl. tefeci faizi; fahi$ faiz Wuchs m \\. büyüme, nesvünema bulma; inkisaf, gelisme
(Gestalt) sekil, endam; boy bös; kalip kivatet; cüsse
(kurzer, stämmiger) bodurluk
(kräftiger, stattlicher) leventlik

WUCHT : German Turkish

l. (Kraft) kuvvet, §iddet
(Gewicht) siklet, agirlik
(Schwung) hiz, sürat. hamle
(Druck) tazyik. basinc; Das ist e-e ~/ F Ne ömür sey! mit voller
— gcyn et. (od. j-n) rennen bsle. b-le siddetle carpismak 9en (intr.) l. agir basmak
bütün gayretle calismak; (tr.) (in die Höhe) zoria kaldirmak °ig l. (schwer) agir
s. massig.
(heftig) kuvvetli, siddetli
(imposant) hey-betli, mehabetli;
e Schläge a. mil. siddetli darbeier

WULST : German Turkish

m l. siskinlik, k^banklik
(rundliche Ausbuchtung) yuvarlakca cikinti 9ig si^kin, kabank, cikmtili, firlak; mit riesigen,
en Lippen (Neger) bir dudagi yerde bir dudagi gökte
Schnecke / zo. dikenli salyangoz; iskerlet
turban in fr. muccvveze

WUMMERN : German Turkish

F \\. gümbürdemek
(an die Tür) siddetle vur-mak

WUND : German Turkish

yarali, bereli;
e Stelle yara;
er Punkt l. (versteckter Mangel) bityenigi, kurtyenigi; bir isin pot yeri; mah-zurlu taraf
(empfindliche Stelle) tirnak yeri; bamteli; can alacak yer (od. nokta); Das Kind ist zwischen den Beinen ~ geworden, (^ocugun api§ arasi pismis. den Finger auf die
e Stelle legen fig. yaraya parmak basmak 9behandlung / yara bakimi; timar ^b^and m med. yara iltihabi spez. gangrcn 2e /yara;
n schlagen fig. yara acmak; über und über mit
n bedeckt yara bere icinde; Du Zeit heilt alle
n. Zamania her yara kapamr. alte
n wieder aufreißen eski yaralan desmek

WUNDER : German Turkish

n l. mucizc, tansik, harika, keramet
(Natur2^ acibei hilkat; hilkat garibesi
s. Welt
(Erstaunen; hayret, saskinlik, tahayyür; ~ tun harikalar yaratmak wie durch ein ^ mucize kabilinden; Wie durch ein ^ ist er mit dem Leben davongekommen. Verilmi§ sadakasi var-mis. ^ verrichten tekeden süt cikarmak; ^ an Tapferkeit verrichten cesaret harikalan göstermek; Es geschehen Zeichen und ~. Hnrikulädelikler eksik olmaz. sein blaues ^ erleben l. harikuläde bir sey karsisinda sasinp kalmak
hayal kinkli^ina u^ramak; Das /s/ kein ^7 Bunda sasilacak bir sey yok. Er denkt, er sei ° wer. 0 da ken-dini adam oldum samyor. Kendini fasulye gibi nimetten sayiyor. Kendini anim sahim bir sey samyor. Er meint 2 wie gescheit er daherredet. Cevahir yumurtilyor. Man könnte 2 meinen, was das für e-e Rarität sei. Sanki bulun-maz hintkumasi imis. Er glaubt 2 was geleistet zu haben. Bir i§ yaptigim samyor. Sözümona büyük isler görmüs

WUNDERBAR : German Turkish

l. sayanı hayret; sasilacak, mucizevi, harikavi, harikuläde; keramet kabilinden
(übernatürlich) fevkattabia, doğaüstü, sürnatürel
(herrlich) çok güzel; sahane, fevkaläde, enfes, parlak, kiyak
(unvergleichlich) eşi olmayan; k-ne has
(als Ausruf a.) şaheser! Nur öl! Pehpeh! Can feda! Yahey! Bin yasa! (iron.) Barekällah! Er kann ~ erzählen. Bir anlatisi var ki ömürl Was für
e Augen! Yaradana kurban olayim, o ne gözler! ~ gesagt f (heute mst. iron.) Keramet buyurdunuz! Keramette bulundunuz! ~ duften misk gibi kokmak; Wie "~! Allahin hikmetine bak!

WUNDERBARERWEISE : German Turkish

(Adv.} mucize kabilinden

WUNDERBAUM : German Turkish

m bot. kene (gerçek) otu; hirva

WUNDERBLUME : German Turkish

f bot. gecesefa(-si)

WUNDERDOKTOR : German Turkish

m üfürükcü. sarlatan, mutatabbip

WUNDERGLAUBE : German Turkish

m keramete inanma; boş inan

WUNDERHORN : German Turkish

n poet. hiç tükenmez bolluk