Germany To Turkish
BELECKEN : German Turkish
yalayarak islatinak veya temizlemek; von derKultur beleckt sein medenilestirilmis olm
BELEG : German Turkish
m l. (Beweis) ispat
(Beweismittel) delil, beyyine; ispat vasitasi; tanit, hüccet
(Urkunde) vesika, beige; varaka(-i müspite); senct
(Quittung) makbuz, alindi
(Beispiel) misal, örnek
en l. (Platz mittels e-s Gegenstandes) üzerinc koymak; isgal etm.
(reservieren) angaje (od. rezerve) etm.
(bedecken) örtmek, setretmek
(m. Brettern, Fliesen usw.) dösemek
(verkleiden) kaplamak, iksa etm.
(weibliches Tier) asmak; döl almak
(beweisen) ispat etm.; deliller, misaller getirmek; evraki müspiteyi eklemek veya ibraz etm.
(Vorlesung) dersine kaydütescii olunmak
(m. Strafe) cezaya carptirmak; cezalandirmak
mit. a) (m. Bomben) bombalamak b) (m. Feuer) dövmek; ates altina almak c) (Dorf m. Soldaten) bir köye asker yerlestirmek
(m. e-m Namen) isim ve.mek; lakap takmak
(m. e-m Schimpfnamen) b-re bir küfür yapistirmak
(m. Beschlag) müsadere etm., vaziyet etm.; el koymak
(m. Abgaben) vergi tarh etm.
(wieder m. Truppen) askerilestirmek
(den ersten Platz) (Sport) birinciligi kazanmak
(Tau) naut. volta etm.; Er hat mich mit zwei unglaublichen Schimpfwörtern belegt. Bana olmayacak iki türlü hakaret kelimesi sarf etti.
lassen (z.B. Schafe) tohumlamak
BELEGKLAMPE : German Turkish
-klampe / naut. (yomalik) kocboynuzu
nagel m naut. armadura celigi
poller m s. Dalbe.
schaft/ l. (Arbeiter) iscilerin heyeti umumiyesi
allg. personel
schein m senet, vesika, spez. makbuz, alindi
stelle / bir iddianin dogrulugunu ispat icin zikre-dilen metin (parcasi); muktehes metin yeri °t l. (Zunge)
pasli
(Platz) mesgul, tutulmus, rezerve, angaje
(Brot) üzerine jambon, sucuk v. s. konulmus
(Stimme) boguk, kisik, tarazil
(dokumentarisch) belgeli
ung.sfähigkeit / mit. haddi istiap; istiap derecesi
BELEHNEN : German Turkish
l. bist. bir timar veya zeamet ihsan etm.
s. beleihen
BELEHREN : German Turkish
l, tenvir etm., aydinlatmak; izahat, malumat vermek
(über et.) ögretmek, anlatmak; akil ögretmek; sich
" lassen söz dinlemek; laf anlamak; e-s Besseren ~ gözünü acmak; aklini basina getirmek; Er ist nicht zu ~. Nasihatle yola gelmiyor. Hi(; bir nasihate kulak asmiyor.
end ögretici, didaktik, terbiyevi, enstrüktif °ung / l. (Lehre) ders, ibret
(Anweisung) talimat
(Rat) söz, nasihat, ögüt
BELEIBT : German Turkish
sisman, göbekli; iri vücutlu; mülahham; etli butlu; semcnli; hum. sisko; duba (gibi); ~ werden semen •baglamak; sismanlamak, göbeklenmek °heit/sismanhk, semizlik, semen
BELEIDIGEN : German Turkish
l. (beschimpfen) hakaret, tahkir etm., kücük-lemek; Allahm evini yikmak; afistirmak
(kränken) incitmek, gücendirmek; izzetinefsini rencide etm.; do-kunakli söz söylemek; agnna gitmek; kuyruguna bas-mak; gönül kirmak
(Ohr) kulagi tirmalamak
(Auge) gözüne diken gibi batmak; ohne Sie ~ zu wollen häsa hürmetinize
end l. tahkiramiz
incitici, parcali, batici, dokunakli
tirmalayici, nahos
göze batan; ~ wirken igbiran mucip olm.
t rencide, kirgin, mün-fail; kalbi kink; sich ^ fühlen hatinna toz konmak; incinmek, gücenmek; rencide olm.; Bitte, seien Sie nicht ~! Hatinniz kalmasin! 2ung / l. hakaret, tahkir
(durch unbedachte Worte) dil yarasi;
en erfahren hakaret görmek ^ungs.klage / hakaret davasi
BELEIHEN : German Turkish
l. teminat karsiligi veya avans olarak para almak veya vermek
b-ne bsi tevcih etm. °ung/ l. avans
ikraz 9ungs.summe / ikraz edilen meblag
BELEMMERT : German Turkish
F l. (P.) hapi yutmus
(Lage) kötü, fena; V: yas, kesik, duman
BELESEN : German Turkish
okumus, malumatli, bilgili 2heit / okumusluk, malumat, bilgi
BELEUCHTEN : German Turkish
l. aydinlatmak, isiklandirmak, tenvir etm.
(festlich) donanma (od. sehrayin) yapmak
(Moscheen) kandil yakmak; kandille donatmak
fig. izah etm., aciklamak; näher ~ fig. l. (näher untersuchen) yakindan tetkik etm.
(ausführlich darlegen) mufassalan anlatmak ^u^g / l. aydinlatma, aydinlanma, isiklama, isik-landir(il)ma, tenvir, tenevvür
(Licht) isik, tenvir(-at), ziya
(Helligkeit) aydinlik
(Illumination) donanma, sehrayin
(Erklärung) izah, tavzih, tevil
ziya tevsii; in juristischer ~ hukukt zaviyeden; indirekte ~ gizll tenvir 2ungs.anlage / aydinlatma tesisi 9ungs.körper m tenvir cihazi; lamba; pl. a. fittings
BELEUMUNDET : German Turkish
: übel ~ l. (P.) fena söhret sahibi; damgali
(S.) kötü taninmis; gut ~ sein hüsnüahläk (od. iyi san) sahibi olm
BELFERN : German Turkish
l. (Hund) haviamak
(Menschen) veristirmek, hethüt etm
BELGIEN : German Turkish
n. pr. Beicika
ier(ln/) m: 9isch Beicikali
BELIEBIG : German Turkish
l. (irgendein) herhangi bir; lälettayin
(in gewünschter Menge) istenildigi kadar; "- viele ne kadar olursa olsun; zu jeder
en Tageszeit herhangi bir saatte
BELIEBT : German Turkish
l. (P.) sevilen; yildizi disi
(S.) aranilan, makbul, mergup, begenilen
(Thema) dillerde dolasan; diller(d)e destan
(volkstümlich) popüler; gecer akce; ~ sein l. (S.) modasi var olm.; ragbet görmek
(P.) sevilmis olm.; sich ~ machen (bei) k-ni b-nc sevdirmek; b-nln gönlünü almak; muhabbetini kazanmak; Dos beste Mittel sich ~ zu machen! (iron.) Sevsinler! Wie stellst du es nur. an, dich überall ~ zu machen? Sende seytan tüyü mü var? Dieser Schauspieler ist sehr ^. Bu aktörü cok tutuyorlar. 9heit / sevilme, muhabbet; itibara mazhariyet; ragbet, popülarite; sich großer ~ erfreuen el üstünde gezmek
BELIEFERN : German Turkish
l. erzak, mühimmat v. s. vermek
siparis edilen mallan göndermek, teslim etm
BELLADONNA : German Turkish
fro/., pharm. güzelavratotu, belladon
Hlle/ bot. amarilis; san nergis; nergis zambagi
BELLCHTEN : German Turkish
phot. poz vermek; ekspoze etm., isiklamak ^ung/ phof. poz verme; ekspozisyon; isiklama
BELLCHTUNGSDAUER : German Turkish
isiklama süresi
messer m aktinometre, pozometre, fotometre, isikölcer
tabelle / kronopoz
zeit/ poz müddeti; isiklama süresi
BELLEBEN : German Turkish
l. (gefallen) hosuna gitmek; begenmek
(geruhen) buyurmak, tenezzül etm.
(wünschen) arzu etm., iste-mek
(geneigt sein) mütemail olm. Wie es Ihnen beliebt. Nasil isterseniz. Wie beliebt? z.va. Efendim? Ne buyurdunuz? wie es ihm beliebt keyfince; Jeder tut, was ihm beliebt. Herkes kendi havasinda. Sie können tun und lassen, was Ihnen beliebt. Dilediginiz gibi hareket ede-bilirsiniz. S n l. (Wunsch) istek, arzu
(Willkür) keyif
(Lust) heves, meyil; nach ~ istedigi kadar; keyfema-yesa; arzu olundugu gibi; es steht in Ihrem ~ size (od. sizin karanniza) baglidir; siz bilirsiniz
BELLEN : German Turkish
haviamak, ürümek, havhav etm
BELLETRIST : German Turkish
m edip
ik / edebiyat
BELNHEBEL : German Turkish
m (Ringen) oturak (od. yer) kündesi
kleld(er pl.) n l. pantalon, külot
(weitgearbeitet) salvar
(bäuerlich) potur
Ung m corap (v. s.) koncu 91os bacaksiz, ayaksiz
prothese / egreti bacak
schiene / l. (bei Rüstung) bacak zirhi
med. kink tahtasi; cendere (bacak icin)
(für Hockey-Torwart) tekmelik
stumpf m kesik (od. küt) bacak
well m, n bot., pharm. büyük karakafes otu; merkep kulagi
BELOBIGEN : German Turkish
övmek; takdirle zikretmek; methetmek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani